İstibdat kelimesi Arapça bir sözcüktür. Arapçada “Başına buyruk olma, kural tanımama, saçmalık ve saçmalama” anlamındadır. Türkçede TEK BİR YÖNETİCİNİN milletini, halkını, toplumu veya bir zümreyi baskı altında yönetmesine dayanan düzeni, özgürlükleri kısıtlayan kararları kapsar.
İstibdat sözcüğü tarihimizde Namık KEMAL’in Hürriyet Kasidesinde “Didar-ı Hürriyet” olarak işlediği ve 2. Abdülhamit’in özgürlük kısıtlamalarına karşı önceden başlatılmış bir devrim hareketinin devamında etkin kullanılmıştır. 1860’tan sonra Osmanlı’da ayaklanan Jön Türkler adıyla anılan kadronun sloganı “Kahrolsun İstibdat, Yaşasın Hürriyet”’tir. Avrupa’nın BALKANLARINDA çoğalıp güçlenen ve Trakya’ya 1889’dan itibaren yayılan ve Tıbbiye Mektebinde kurulan, tarihte bizlere İttihat ve Terakki adıyla öğretilen, gizli bir dernek olarak kurulup güçlenerek, özellikle burjuva kesiminin destekleriyle büyüyen önemli bir örgüttür. Örgütün başarıya ulaşması 1908 Devrimiyle taçlanmıştır, fakat bu devrimi devletimizin önde gelenleri ve resmi tarihçiler daima gündemde işlemekten kaçınmıştır. 1908’den 1934 yılına kadar “23 TEMMUZ HÜRRİYET Bayramı” olarak kutlanır. 1935 sonrası resmi bayram olarak kutlanması sonlandırılır. Yakın çağ tarihinin aydın yazarları olarak ve Medeni Türkiye’nin Cumhuriyetle var olduğunu kabul sayan bizler sadece Türkiye’nin 1923 Cumhuriyet Devrimini değil, 1923’e giden yolu açan 1908 Hürriyet Devrimini de var sayarız. Bu konuda ülkemizin yetiştirdiği en önemli Saygın Tarihçi Prof. Dr. Halil İNANCIK şöyle demiştir; “1908 Devrimi, Saltanatı Fiilen Yıkan, Türkiye Cumhuriyeti’ni Hazırlayan Bir Devrimdir”.
Kimi çevreler ve yazarlarca, Cumhuriyet tarihi öncesi insanlık dramının yaşatıldığı en önemli olaylardan biri olan 1915 Tehcirlerine İttihat ve Terakki Örgütünün sebep olduğunu var sayan kesimler vardır. Zira olaylar Balkanlarda başlayarak patlak verip, Balkanlardaki yurttaşlarımız ve Trakya’daki gayrimüslimler ve akabinde Anadolu’daki gayrimüslimler tehcir edilmiştir. Hepsi belgeli gerçeklerdir. 1908 Devrimi ayaklanmaları da Selanik, Üsküp, Makedonya, Manastır ve akabinde Trakya’ya sıçrayarak başlamıştır. Örgütçe, böyle bir yön çizilip çizilmediği gibi iddiaların da tamamen tartışılması ve araştırılarak belgelenmesi gereken konulardır…
İMAMOĞLU’na Siyasi Yasak Kararının Ardından
15 Aralık 2022’de kesinleşen Yargıtay Kararı ile netleşen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı E. İMAMOĞLU’na siyasi yasak ve 2 yıl, 7 ay hapis cezası verildi. CHP’den seçilen ve Millet İTTİFAKININ ikinci büyük paydası olan İyi Parti Genel Başkanı Meral AKŞENER tarafından; sürekli gündemde tutulmaya çalışılan E. İMAMOĞLU’na, İKTİDARIN Parti Genel Başkanı RTE tarafından yargıya uygulatılan İSTİBDAT ile bağdaştırılarak gündemde tutulan olaydan MUHALEFET faydalanmaya başladı. Faydalandıklarını da açıkça ifade ederek tarihin tekerrür ettiğini yaşanmış siyasi olayları hatırlatarak pekiştirdiler. CHP’yi 1992’de tüm yurtta yeniden 1923’üm devamıyla kuran Deniz BAYKAL’a yapılan söylemlerdeki AHLAKSIZLIKLARIN ise irdelenmesine dahi gerek yok. Zira bir zümre ki hem demokrasiden bahsediyor hem de demokrasiye imza atan önemli bir siyasiye ahlaksızca göndermeler yapılıyor. Amerika’ya HİÇ GİTMEYEN, ATAŞ’ı Enerji Bakanıyken ABD’ye SATTIRMAYAN Tek Devlet Adamı Deniz BAYKAL’a ahlaksızlık ediliyor ve CHP kadroları bu ahlaksızlıklara geçit veriyor! … Muhalefet partileri seçim sürecinde çok iyi bir dönemece giriş politikasını milletin aklında kendilerinden yana Saraçhane Mitingleriyle işlemiş oldular.
AKŞENER’in KILIÇDAROĞLU’na İSTİBDAT KUMPASI
Millet İttifakı diğer adıyla 6’lı Masanın 6 Lideri İBB E. İMAMOĞLU ile Saraçhane’de kürsüye çıkarak milletimize seslendiler. Yargıtay’ın kararının beklendiği ilk gün 6’lı masa dışındaki diğer Muhalefet Partilerinin Liderleri de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının yanındaydılar. Tamamen İyi Parti Genel Başkanı M. AKŞENER ve E. İMAMOĞLU İŞ BİRLİĞİ ile hazırlanmış bir planla gündem yaratıldı. Yaratılmasını asla eleştirmiyoruz. Ama Ana Muhalefet Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU’na karşı ince planla hazırlanmış(yurt dışına çıkacağı bilindiği halde), AKŞENER’in tek başına karar alıp İstanbul’a yola çıktığı, tek kişinin sözüyle mitingde toplanmayı sağladığı bu politik atak, bana göre Millet İttifakı içerisinde Ana Muhalefet Genel Başkanına ve diğer Muhalefet Genel Başkanlarına karşı bir İSTİBDAT’TIR! Kaldı ki iki gün süren iki mitingdeki AKŞENER ve İMAMOĞLU’nun söylemlerinin her biri, başlı başına İSTİBDAT’TIR! Kendi başlarına, önceden ittifakta hep birlikte karar alınmadan, ülke gündeminde genel başkanları şaşkın duruma düşürerek, Kılıçdaroğlu’nu Almanya randevularını iptal etmeye zorlayarak, belki de Almanya’ya yeni gitmişken yurda dönemeyeceğini var sayarak, baskıyla ittifak içi uyguladıkları istibdat politikalarıdır…
Neden böyle yorumluyorum? Çünkü Meral AKŞENER 6’lı Masa kurulduğundan bu yana sürekli İMAMOĞLU’nu Millet İTTİFAKI’nın Cumhurbaşkanı Adayı olarak görmek istediğini algı operasyonlarıyla gündem yaratarak işliyor. Tek başına hareketle medya ve yandaşlar üzerinden gündem yaratıyor. Hatta geçtiğimiz aylarda Kemal KILIÇDAROĞLU’nun “Belediye Başkanlarımız kendi görevlerini yapacaklar…” açıklamasının ardından, CHP içinde kutuplaştırmaya zemin hazırlayan ve CHP’yi zor günlere iten E. İMAMOĞLU’nun AKP’li YANDAŞ MEDYA ile verdiği pozlar, üzerine pişkin pişkin “daha kimlerle pozlar vereceğim” demesi muhalefetin seçmen potansiyeline zarar vermişti…
İYİ PARTİYİ KURDURAN KILIÇDAROĞLU
İyi Partinin kurulmasında genel seçimlere 3 ay kala çok büyük riskler alarak, CHP’den seçilmiş Milletvekili vererek İyi Partiyi TBMM’de seçim öncesi kurdurup, 2018 genel seçimlerine İyi Partinin girmesini sağlayan Kemal KILIÇDAROĞLU’na Meral AKŞENER’in sürekli Cumhurbaşkanı Adaylığı sürecinde bu çirkin adımları tüm Türkiye önünde, politika da kullanarak, her seferinde kişisel yıpratma yaparak davranması hiç hoş olmayan bir tutumdur. Siyasette etik ve ahlaki değildir! Hele de ittifak olmalarından dolayı asla ahlaki değildir.
Meral AKŞENER; “Ben BAŞBAKANIM…”
Meral AKŞENER bir yılı geçkin bir süredir ayarlanmış yandaş medyasına özellikle esnaf gezilerinde kendisine Cumhurbaşkanlığı Adaylığını sordurup, verdiği cevaplarla politik gündem yaratıyor. Yarattığı bu politik gündemden milletimizin kafasında iki soru işareti beliriyor. Birincisi verdiği cevaplarla Kemal KILIÇDAROĞLU’nu Cumhurbaşkanı Adaylığında istemediği, ikincisi kendisinin neden Başbakanlıkta direttiği konusu. Bu iki konu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin aydınlık yarınlarında doğru hareket etmeleri ve bölünmeden birlikte kararlarda etkin olmalarını sağlayacak çok önemli konulardır. Bu derece kritik olan bu iki konuda, Meral AKŞENER ülkenin geleceğini riske atmaktadır. Hatta CHP içinde 2022’nin Ocak ayından itibaren İMAMOĞLU’nu destekleyip KILIÇDAROĞLU’nun önünü kesecek Milletvekilleri hareketi dahi başlatmışlardır. Ardından yukarıda yazdığım İMAMOĞLU’nun AKP’nin Yandaş Medyasıyla CHP Camiasını ve yaşananları yok sayacak kadar ileri giderek pozlar vermesi ve CHP camiasından ÖZÜR dileyeceğine “daha kimlerle poz vereceğim, göreceksiniz” demesi hem parti suçu hem de siyasi ahlaka sığmayan kötü ve çirkin bir harekettir.
Meral AKŞENER’in 6’lı Masanın en büyük paydası olan CHP Genel Başkanını ve diğer Genel Başkanları yok sayarak “Ben Başbakanlık istiyorum” veya “Ben Başbakanım” demesi de siyasi ahlaka sığmayan davranış ve açıklamalardır. AKŞENİR’in kendince TEK BAŞINA aldığı bu kararları, açıklamaları ve baskıyla ittifakta politik söylemleri de İSTİBDAT’TIR! Başka türlü tanımlanamaz!
Meral AKŞENER şu an Millet İttifakının millet üzerindeki en etkin siyasetçisidir. En başarılı gördüğüm ve HEM CİSMİM OLARAK KADIN OLMASIYLA DA ONUR DUYDUĞUM BİR İNSANDIR. Lakin Akşener’in ve İmamoğlu’nun Millet İttifakının Cumhurbaşkanı Adayı kararındaki HÜKMETTE, BASKIN ÇIKMA, POLİTİK GÖNDERME YAPMA ile ilgili siyasi atakları, söylemleri, hal ve tutumları aynen kendilerinin RTE’yi İSTİBDAT ile suçladıkları gibi KILIÇDAROĞLU’na kendilerinin bizzat yaptıkları İSTİBDAT uygulamasıdır.
RTE’den Farkınız Nedir?
Durum ve yaşananlar böyle olunca AKŞENER ve İMAMOĞLU’nun kendilerine kendi uyguladıklarını sormaları, kendi kendilerini sorgulamaları gerekir. Eğer sorgulamayıp, aynı şekilde hareket etmeye devam ederlerse, her iki siyasi de RTE’den bir farklarının olmadıklarını kanıtlamış olacaklar. Zira seçmen dağılımda aydın ve bilinçli kesimlerim, kararsız kesimlerin bir bakış açısı vardır, eğer bugün önceden tarihi bilinen bir kararı gündem yaratmak için böylesine uysal şekilde bir planla siyasette kullanabiliyorlarsa, şeytanca manevralar yapabiliyorlarsa yarın ne yapmazlar mantığı, Türk seçmenleri daima etkilemiştir…
MİLLET İTTİFAKININ Göstereceği HER ADAY SEÇİMİ KAZANIR!
Bu saatten sonra Millet İttifakının göstereceği her aday Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanır. Fakat bu tutum ve davranışlar Milletvekilliği Listelerinde milletimize sandıkta aynı oyları vermelerini sağlamaz. Bu nedenle Meral AKŞENER, MHP’den daha fazla oy koparacağım derken, İMAMOĞLU eliyle CHP’ye zarar vermektedir. Millet İttifakının göstereceği aday ister Kemal KILIÇDAROĞLU olsun, isterse Yılmaz BÜYÜKERÇEN olsun veya her kim olursa olsun mutlaka seçimi kazanacaklardır. Ama en önemli tehlike TBMM’de Millet İttifakının Milletvekili sayısında mutlaka 360’ı bulup geçmesi şarttır. Başbakanlığa giden yolda bu sayıdan geçiyor. Meral AKŞENER’in “Ben Başbakanım” düşüncesinin arkasında ise farklı bir beklentisi yatmaktadır. Zira İyi Parti tek başına iktidar olamayacağına göre, Millet İttifakının dahi 360’ı bulması kesin görünmediği halde AKŞENER’in sürekli seçimlerden sonra ANCAK bir geçiş süreci ile ADIM ADIM alınacak MECLİS KARARLARI sonucuyla Başbakan olabileceği gerçeği başlı başına irdelenmesi gereken ayrı bir köşe yazısı konusudur. Bu konuyu da önümüzdeki yazımda irdeleyeyim…
Hiç kimsenin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin geleceğine ve LAİK, ÇAĞDAŞ, MEDENİ yolda ilerlemesine kişiler üzerinden taş koymasına hakkı yoktur. Adı başında İttifak, ittifakın birlikte almadığı bir söylemi ve ittifakta alınmamış kararları tüm yurtta seçmenleri üzerinden gündem yaratarak, kurgular planlayarak siyasete yön vermek yakışık değildir…
Beyhan BALABAN
Cumhuriyet’in KALEMİ