On ilde meydana gelen, en kötü mevsimde, en kötü saatte ve en kötü hava koşullarında gerçekleşen deprem ile oluşan yıkımdan daha çok yönetimin depreme zamanlı ve etkili müdahale etmemesi dünyada tüm insanlığı derinden sarstı. İlk gün yardıma koşan yabancı kurtarma ekipleri ve depremzede insanlardan kurtulabilenler aynı soruyla haykırdılar: T.C. devletinin kurumları ve hükümeti nerede?
Peki neydi bu etkisizliğin, beceriksizliğin ve ilgisizliğin nedeni?
Gerçek neden şuydu: Türk halkının bir bölümü ‘farkında değil’i oynasa da bir süredir ülkenin tamamında bir yıkım, bir deprem sürmektedir: Hukukta deprem, demokratik haklarda deprem, ekonomide deprem, uluslararası ilişkilerde deprem ve hatta ulusal sınırlarda deprem!
Buğday tarlasına bakıp ekinin çok iyi göründüğünü söyleyen adama çiftçinin cevabı şudur: ‘ben daneye bakarım.’
Biz de ülkede izlenen politikaların sonuçlarına bakalım:
Merkez Bankası döviz rezervi nedir? Eksidir! 50 milyar dolardan fazla eksidir! Her ailenin ülke dışına borcu 20 bin doların üstündedir.
Ülke insanlarının mutsuzluk oranı %70’lerin üzerinde, gençlerin mutsuzluk oranı %90’ın üzerindedir.
Ülkenin ızdırap oranı (misery rate, yani işsizlik ve enflasyon oranı toplamı) ABD’de %11, Meksika’da %9 iken Türkiye’de %85’in üzerindedir.
Eğitim sistemi bilime karşı, yeni teknoloji yaratamayacak şekilde bozulmuş, her bilgi doğaötesi inançlara dayanır olmuştur.
Ülkenin sınırları kevgire dönmüş, ülke adeta bir ‘kaçkınlar cumhuriyeti’ haline gelmiştir.
Gelir adaleti temelden yıkılmış, nüfusun %1’lik kısmı servetin %90’ına sahiptir.
Halk hukuk sistemine ve adalete güvenmemektedir, yani sistem tümden çökmüştür.
Ülke bu koşullarda seçim dönemine girmiştir ama hala seçim tarihi belli değildir çünkü anayasaya aykırı hareket edilmektedir ve dürüst bir seçim sistemi de yoktur; o da çökmüştür.
2000’li yıllarda ABD Merkez Bankasının ülke dışına çıkmasını istediği dolarlara can simidi olarak sarılan ve parayı tümüyle inşaata gömen yönetim, inşaatlar yerle bir olunca çökmüş ekonomik politikalara bakıp ne yapacağını bilmemektedir. Demokratik hakları daha da kısıtlayarak susturma ve korkutma politikası izlemektedir.
Çökmeyen elde kalan çok az değerden en güçlüsü ise halkın umududur. Bu, kökü derinlere tutunan ve her yıkıma direnen, Mustafa Kemal Atatürk’ün yalnızca Türk ulusuna değil, emperyalizmin çizmeleri altında inleyen tüm azgelişmiş ülkelere aşıladığı umuttur: cahile, satılmışa, haine rağmen özgür ve onurlu bir biçimde insanca yaşama umudu ve mücadele kararlılığı! Hiçbir depremin yıkamayacağı yegane değerimiz budur!
Prof Dr A Vural Cengiz
Arizona Grand Canyon Universitesi Öğretim Görevlisi