2019 yerel seçimlerinden hemen sonraydı.
Yenişehir Belediye Başkanı Sayın Abdullah Özyiğit, “Sizi Dinliyoruz” başlıklı bir etkinlik yaptı.
Şehrin, alanında bilgi, birikim ve söz sahibi insanlarını dinlemek, şehrin geleceğiyle ilgili fikir ve önerilerini almak istedi.
Sanat alanında bendenizi de uygun görmüşler, büyük bir heyecan ve umutla gittim.
Başkan, bizleri dinleyecek, öneri, istek ve eleştirilerimizi değerlendirip, şehri daha iyi yönetmek için yol haritası çizecekti.
Toplantımızı yaptık, söz alanlar konuştu. Notlar alındı, bir de yazılı olarak düşüncelerimizi yazdık. Değerlendirilmek üzere dosyalandı.
Sonra ne mi oldu.
Vallaha ben de bilmiyorum!..
...
O sıralar ekibimle Mardin’e turneye gittik.
Mardin Belediyesi’nin davetlisi olarak "Kayıp Hayatlar" adlı madde bağımlılığını anlatan oyunumuzu sahneledik.
Oyunu, Mardin Gençlik Merkezi adlı bir yerde oynadık.
O Gençlik Merkezini görünce mutluluktan bayıldım.
Gençler, oraya gelip ders çalışıyor, satranç oynuyor, kitap okuyor, çaylarını kahvelerini içiyor…
Ve en güzeli hiçbir ücret ödemiyor...
Hemen telefonumla görüntülerini çektim, Mardin gibi bir şehirde böyle güzel bir ortam varken, Mersinde neden yok, neden olmasın, niçin böyle bir şey düşünülmez ve uygulanmaz gibi konuşmalar yaparak, çektiğim görüntüleri, Yenişehir’de toplantı yaptığımız ve iletişim kurmak için oluşturulan WhatsApp grubunda başkanlık yapan Veli Beye yolladım.
Herhangi bir geri dönüş olmadı!
Bir yıl sonra, tası tarağı toplayıp İstanbul’a göçtüm.
Ama Mersin’den de elimi ayağımı çekmedim hiçbir zaman.
Bu yılın başında Mersin’e üç dört aylığına kalmak için geldim.
Neler değişmiş, neler olmuş diye merakla gezmekte, gidebildiğim her etkinliğe gitmekteyim. Notlar almaktayım.
Mersin’i köşe bucak gezerken gözüme okuma salonları çarptı. Biri Kongre Merkezi’nde, ikisi Mezitli sahil bandında olan okuma salonlarını gördüm. Meğer boşuna uğraşmamışım, bir nebze katkım olmuş. Ya da ben böyle düşünüp avunuyor, kendimle gurur duyuyorum, kendimce!
Başka yerlerde bu salonlardan var mı bilmiyorum.
Sahildeki Adres Okuma Salonu’na gidip üye oldum.
Mükemmel bir salon. Gençlere, ders çalışmak, kitap okumak ve sosyalleşmek için bulunmaz bir nimet.
Bu tür salonların çoğalması gerekiyor.
Şimdi gelelim “dost acı söyler” kısmına!
(Eğer varsa şimdiden özür diliyorum)
Şehrin en güzel vitrini olan bu sahil bandında yapılan salonlardan, örneğin, Güneykent’te, Halkkent’e, Çay, Çilek mahallelerinde var mı? Oralarda yaşayan gençler bu güzelliklerden yararlanmak için kalkıp buralara mı gelmeli?
İçimi acıtan bir diğer konu; ATATÜRK PARKI!
Neden kaderine terkedilmiş durumda yıllardan beri?
Eskiden şehrin insanlarının nefes aldığı yerken, şimdi neden (neredeyse) atıl durumda?
Yaşıtlarım bilir, bir zamanlar o parkta, festivaller yapılırdı. İçinde büyük bir yarı açık etkinlik salonu vardı. Bir Nikah Salonu vardı mesela. Mersin’in amatör tiyatroları orada çalışır, oyunlarını sahnelerdi.
Tüm bunları yok ederek, o güzelim parkı (neredeyse) insansızlaştırdılar. Akşam belli saatten sonra o parka gitmek yürek istiyor artık.
Önümüz yerel seçim.
Benim mevcut başkandan ve başkan adaylarından isteğim, ricam; Atatürk Parkı’nın içine Mersin yerel sanat kuruluşlarının ücretsiz yararlanacağı salonlar yapılması. Her anlamda insanların rahat ulaşacağı (çünkü ulaşımın ortak noktası) bir yer. Böylece Batı Mersin’in eriştiği nimetlere Doğu Mersin de ulaşır.
Sahil şeridinde yapılan belediye kafelerinin bu parka da yapılmasını isterim ve beklerim.
Şimdilik bu kadar, dostun acı-tatlı söylemesinin devamı gelecek.