Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidar dönemi boyunca, Türkiye'nin eğitim sistemi birçok değişiklikten geçti ve bu değişiklikler eğitim kalitesini ve istikrarını etkiledi.
2012 yılında yürürlüğe giren 4+4+4 eğitim sistemi, ilkokul, ortaokul ve lise eğitimini dörder yıl olarak böldü. Bu sistem, eğitim süresini kesintisiz 8 yıldan 12 yıla çıkardı. Ancak, bu hızlı değişim birçok okulun ve öğretmenin yeni sisteme uyum sağlamasını zorlaştırdı.
Müfredat ve sınav sistemi gibi konularda sık sık değişiklikler yapılması, öğrenci ve öğretmenlerin adaptasyonunu zorlaştırdı. TEOG'un kaldırılıp yerine LGS'nin getirilmesi gibi ani değişiklikler, sınav sistemine olan güveni sarstı.
AKP döneminde dini eğitime verilen ağırlık arttı. İmam hatip okullarının sayısı arttı ve müfredatta dini içeriklere daha fazla yer verildi. Bu durum, laik eğitim anlayışından uzaklaşıldığının kanıtıdır.
Devlet okullarındaki kalitenin düşmesi, birçok ailenin özel okullara yönelmesine neden oldu. Özellikle büyük şehirlerde özel okulların sayısı hızla arttı. Ayrıca, dershanelerin kapatılması ve dönüşüm süreci, eğitimde fırsat eşitliği konusunu gündeme getirdi.
Öğretmen atama süreçlerindeki adaletsizlikler, mülakat sistemi ve öğretmen yetiştirme politikalarındaki eksiklikler, eğitim kalitesini olumsuz etkiledi. Özellikle sözleşmeli öğretmenlik sistemi, öğretmenlerin iş güvencesini azalttı ve motivasyonunu düşürdü.
Bazı bölgelerde okulların fiziksel altyapısının yetersizliği, derslik sayısının azlığı ve teknolojik imkânların eksikliği, eğitimin kalitesini düşüren faktörler arasında yer aldı.
AKP döneminde yapılan bu değişiklikler, eğitimin niteliği ve öğrenci başarısı üzerinde olumsuz etkiler yaratmış ve eğitimde istikrarın sağlanamaması sonucunu doğurmuştur. Eğitimde kaliteyi artırmak için daha planlı ve uzun vadeli stratejilere ihtiyaç vardır.
Kalitesiz eğitim sistemi nedir? Geleceğimizi nasıl etliler?
Kalitesiz bir eğitim sistemi, bir ülkenin uzun vadede sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan birçok alanda geri kalmasına yol açacaktır. Türkiye'nin bu bağlamda karşılaşabileceği bazı olumsuz sonuçlar şunlardır:
Eğitim kalitesinin düşük olması, nitelikli iş gücü yetiştirilmesini engeller. Bu da inovasyon ve teknoloji alanlarında geri kalınmasına, dolayısıyla küresel rekabet gücünün azalmasına neden olur. Türkiye’nin uluslararası pazarda rekabet edebilmesi için yüksek kaliteli eğitimle donatılmış bireylere ihtiyaç vardır.
Eğitim sisteminin yetersizliği, mezunların iş piyasasının ihtiyaçlarına uygun beceriler geliştirememesiyle sonuçlanmış, bu durum, işsizlik oranlarının artmasına ve istihdam sorunlarının derinleşmesine yol açmıştır.
Kalitesiz eğitim, sosyoekonomik eşitsizlikleri artırmıştır. Özel okullara ve özel derslere erişimi olan öğrenciler, daha iyi eğitim alırken, devlet okullarında eğitim gören öğrenciler geride kalmış, toplumsal eşitsizlikler derinleşmiş ve sosyal adalet zedelenmiştir.
Nitelikli eğitim alamayan yetenekli gençler, daha iyi eğitim ve iş imkânları bulabilmek için yurtdışına gitmeyi tercih ediyorlar. Bu durum, ülkenin en yetenekli ve yaratıcı beyinlerinin kaybına yol açmakta ve uzun vadede kalkınmayı olumsuz etkilemektedir.
Eğitim seviyesi, bir toplumun demokratik değerleri benimsemesi ve eleştirel düşünme yeteneğini geliştirmesi açısından büyük önem taşır. Kalitesiz eğitim, bu değerlerin gelişimini engeller ve toplumun demokratik olgunluğa ulaşmasını zorlaştırır.
Eğitim sistemi, bilimsel ve teknolojik ilerlemelerin temelini oluşturur. Kalitesiz bir eğitim sistemi, bilimsel araştırmaların ve teknolojik yeniliklerin azalmasına yol açar, bu da ülkenin küresel bilim ve teknoloji sahnesinde geri kalmasına neden olur.
Sonuç olarak, Türkiye'nin eğitim sisteminin kalitesiz olması, ülkenin genel refahını ve geleceğini ciddi şekilde tehdit etmektedir. Eğitimde kaliteyi artırmak, uzun vadede sürdürülebilir kalkınma ve toplumsal refah için kritik bir öneme sahiptir. Bu nedenle, eğitim politikalarının yeniden gözden geçirilmesi ve acilen iyileştirilmesi gerekmektedir.