Entelektüel gazetecilik terimi, derinlemesine analizler, eleştirel düşünce ve karmaşık konuları anlaşılır şekilde sunmayı amaçlayan bir gazetecilik tarzıdır. Entelektüel gazeteciler, toplumun entelektüel seviyesini yükseltmeyi, okurlarını bilgilendirip eğitmeyi ve önemli toplumsal, politik ve kültürel konularda düşünmeye sevk etmeyi hedefler. Bu tür gazetecilik, basit haber aktarımının ötesine geçerek araştırma, yorum ve analizle zenginleştirilmiş içerikler sunar.
Gazeteciler etik kurallara da mutlaka uymalıdır.
Etik gazetecilik, dürüstlük, doğruluk, tarafsızlık, adalet ve kamu yararına hizmet, kaynakların korunması, mahremiyetin korunması, şeffaflık, çıkar çatışmasından kaçınma gibi temel ilkelere dayanmalıdır. Etik gazetecilik, bu prensiplere sadık kalarak topluma doğru ve güvenilir bilgi sunmayı amaçlar. Bu sayede, gazetecilik mesleği, kamuoyunun güvenini kazanabilir ve toplumun bilgi edinme hakkına hizmet edebilir.
Entelektüel fahişelik kavramı, bir entelektüelin, akademisyenin veya düşünürün, bilgi ve yeteneklerini para, ün veya başka kişisel çıkarlar karşılığında satmasını ifade eder. Bu terim, bir kişinin etik ve entelektüel dürüstlükten ödün vererek, düşüncelerini ve analizlerini sponsorların veya belirli çıkar gruplarının lehine manipüle etmesini eleştirir. Yani, bir entelektüelin, bağımsız ve tarafsız olması gereken fikirlerini maddi kazanç veya başka tür çıkarlar uğruna yozlaştırması anlamına gelir.
****
“Marks’ın arkadaşı gazeteci Swinton, 1880’lerde New York Times ’ta yazıyor.
Gazete bir Yahudi tarafından satın alındıktan sonra düzenlenen toplantıda, davetli gazeteciler basının onuruna kadeh kaldırmak üzere kürsüye çağırıyorlar onu.
Swinton elindeki kadehiyle kürsüye çıkıyor.
Çıt yok…
Ve tarihi cümleler dökülüyor bir bir ağzından.
‘Dünya tarihinin şu anına dek, Amerika’da ‘Özgür bağımsız basın’ diye bir şey olmamıştır. Bunu siz de biliyorsunuz biz de…’ diye başlıyor sözlerine;
‘Hiçbiriniz düşündüklerinizi olduğu gibi yazmaya cesaret edemezsiniz. Bunu yapmaya kalktığınızda yazdıklarınızın önceden basılmayacağını bilirsiniz çünkü. Çalıştığım gazete bana düşüncelerimi özgürce yazmam için değil, tersine yazmamam için haftalık bir ücret ödüyor. İçinizde benzer biçimde benzer ücret alan başkaları da vardır. Düşüncelerini açıkça yazacak kadar salak olan herhangi biri, sokakta başka bir iş arıyor olacaktır.
Gazetemin herhangi bir sayısında düşüncelerimi apaçık yazmaya izin verseydim, 24 saat dolmadan işimden atılırdım. Gazetecilerin işi; gerçeği yok etmek, düpedüz yalan söylemek, saptırmak, kötülemek, servet sahiplerine dalkavukluk etmek, kendi gündelik ekmeği uğruna yurdunu ve soyunu satmaktır. Bunu siz de biliyorsunuz, ben de. Öyleyse şimdi burada ‘bağımsız özgür basının’ (!) ‘şerefine’ (!) kadeh kaldırmak saçmalığı da nereden çıktı? Bizler, sahnenin arkasındaki zengin adamların oyuncakları, kullarıyız. Bizler ipleri çekilince zıplayan oyuncak kuklalarız. Onlar ipleri çekiyorlar ve biz dans ediyoruz. Yeteneklerimiz, olanaklarımız ve yaşamlarımız, hepsi başkalarının malı. Bizler entelektüel fahişeleriz.
Not: Swinton toplantıyı şaşkın bakışlar arasında terk eder. Gazeteden istifa eder ve kimseden para almaksızın ‘John Swinton’s Paper diye, tek yapraklı bir ‘gazete’ çıkartmaya başlar.
****
Bizde Emperyalizmin güdümündeki Liboş, Yobaz ve 2. Cumhuriyetçi tayfa, yani Swinton’un bahsettiği gazeteci tipleri, resmi tarih yalan söylüyor, bu yalanları düzeltiyoruz diyerek kurgusal bir tarih ortya atmaktadırlar. Ülkemizde son 20 yılda basında Swinton’un bahsettiklerinin sayısı çok artmıştır. Basının sorumluluğu, gördüğü yanlışları hemen ve hiç kimseden korkmadan ortaya koyup ilgilileri uyarmaktır. Bunu yapmayan gazete ve gazeteciler suç işlemiş sayılırlar.
Her dönem kalemini ve gazetecilik onurunu satan entelektüel fahişeler vardır. Kalemini ve gazetecilik onurunu koruyan saygın gazeteciler de vardır. Ben Swinton’un tüm gazetecileri içine alan düşüncelerine katılmıyorum. Sayıları azalsa da gazetecilik ve haberciliği mesleğin saygınlığına yakışır şekilde yapan değerli gazetecilerimizi de sevgi ve saygıyla selamlıyorum.