Eski Türkiye'deki insan ilişkileri, sosyal ve kültürel yaşamın temel taşlarını oluşturan unsurlardan biriydi. Aile bağları, komşuluk ilişkileri, gelenek ve görenekler, toplumun yapısını şekillendiren önemli faktörlerdendi.
AKP döneminde bozulan insan ilişkilerinin nasıl etkilendiğini bu yazıda irdelemeye, Eski Türkiye’den de örnekler vermeye çalıştım.
22 yıllık AKP iktidarı döneminde insan ilişkilerinin nasıl bozulduğunu değerlendirmek için çeşitli sosyal, ekonomik ve siyasi faktörlere bakmak gerekiyor.
AKP'nin politikaları ve söylemleri, toplumda ciddi bir kutuplaşmaya yol açtı. Siyasi farklılıklar nedeniyle aileler, arkadaşlar ve iş arkadaşları arasında bile ciddi gerilimler yaşanıyor. Medya ve sosyal medya üzerinden yayılan söylemler, karşıt görüşte olan gruplar arasındaki tansiyonu daha da arttırdı.
Basın ve ifade özgürlüğündeki kısıtlamalar, farklı görüşlerin dile getirilmesini zorlaştırdı. Bu durum, insanların kendi görüşlerini özgürce paylaşamaması nedeniyle sosyal ilişkilerde samimiyetsizlik ve güvensizlik yarattı.
Ekonomik krizler ve işsizlik, aile içi ilişkilerde ve genel olarak toplumsal ilişkilerde strese ve gerilime yol açtı. Geçim sıkıntısı, aile içi şiddetin ve boşanmaların artmasına neden oldu.
AKP döneminde sosyal medyanın yaygınlaşması, iletişim biçimlerini değiştirdi. Ancak sosyal medya üzerinden yayılan nefret söylemi ve bilgi çarpıtma, insan ilişkilerini olumsuz etkiledi. Sosyal medyanın aşırı kullanımı, yüz yüze iletişimi azalttı ve insan ilişkilerinde yüzeysellik ve samimiyetsizlik yarattı.
Eğitim sisteminde yapılan değişiklikler ve sık sık değişen sınav sistemi, gençler üzerinde baskı ve stres yarattı. Bu durum, gençlerin sosyal ilişkilerini ve ruh sağlıklarını olumsuz etkiledi.
AKP'nin muhafazakâr politikaları, toplumda bazı değerlerin ve normların değişmesine yol açtı. Bu değişim, özellikle gençler ve daha modern yaşam tarzını benimseyen kesimler arasında çatışmalara neden oldu.
İç ve dış göçler, toplumsal yapıda değişikliklere yol açtı. Farklı kültürlerin ve sosyal yapıların bir araya gelmesi, uyum sorunlarına ve toplumsal gerilimlere neden oldu.
Adalet sistemine olan güvenin azalması, toplumsal ilişkilerde adalet duygusunun zedelenmesine yol açtı. Bu durum, insanların birbirlerine olan güvenini azalttı.
Bu faktörler, AKP döneminde Türkiye'de insan ilişkilerinin nasıl etkilendiğine dair genel bir bakış sunmaktadır. Elbette bu durum kişiden kişiye ve bölgeden bölgeye değişiklik gösterebilir, ancak genel tablo bu şekilde özetlenebilir.
Eski Türkiye'de;
Kamu kurumları, özellikle yargı ve üniversiteler, daha bağımsız ve güçlüydü. Demokratik denetim mekanizmaları daha etkin işliyordu.
Laik eğitim sistemi ve seküler yaşam tarzı daha yaygındı. Eğitimde bilimsel ve laik prensipler ön plandaydı.
Türkiye'nin dış politikası daha çok Batı ile uyumlu ve dengeli bir yapıdaydı. Avrupa Birliği üyelik süreci ve NATO üyeliği önemli dış politika hedeflerindendi.
Özellikle 1980'lerin sonlarından itibaren Türkiye, serbest piyasa ekonomisine geçişle birlikte ekonomik büyüme göstermiş; Gümrük Birliği anlaşması ile Avrupa pazarına uyum sağlasa da,
çeşitli olumsuzluklar da getirmiştir. Bu durum gelir ve servet eşitsizliğine yol açmış, işsizlik daha da artmış, eşitsizlik sosyal politikalarla hala dengelenmiş değildir.
1990'lı yıllarda Türkiye, sanayi üretimi ve ihracatta önemli adımlar atmış, tekstil ve otomotiv gibi sektörler hızla büyümüştür.
Sinema, müzik, edebiyat gibi alanlarda zengin bir kültürel hayat mevcuttu. 1990'lı yıllarda Türk sineması ve müziği uluslararası alanda da başarılar elde etmiştir.
1990'lı yıllarda Türkiye'de demokratikleşme yönünde bazı adımlar atılmış, insan hakları ve özgürlükler konusunda ilerlemeler kaydedilmiştir.
Bu noktalar, AKP öncesi Türkiye'nin olumlu özelliklerinden bazılarını özetlemektedir. Ancak, her dönemin kendine özgü zorlukları ve problemleri de olduğunu unutmamak gerekir.
Eskiden sabah radyoda çiftçi saati olur, tarım ile ilgili işin uzmanları eğitici, öğretici programlar yapardı. Çiftçiler hasattan sonra borçlarını öder, çocuklarının okul masraflarını karşılardı. Zamlardan dolayı domateslerini sokaklara döktüklerini, traktör yaktıklarını duymazdık. Üç kuruşun bile olsa eşten dosttan yardım isterdin. Kimse %100 enflasyon var, ben sana dolar verir, dolar alırım demezdi.
Sana kuyruğuna, tüp kuyruğuna girerdin; ama o kuyruklarda tanışıp dost olduğumuz arkadaşlarımız olurdu.
Banka kartı yoktu. Bakkalımıza borç yazdırır, paramız olduğunda öderdik.
Semtlere göre okul farkı yine vardı ama kimsenin anası babası "benim çocuğum onunla, bununla aynı sınıfta olamaz” demezdi. Mizah dergileri milyonlar satardı. Oğuz Aral'a, mizah ustalarına hiçbir siyasetçi laf etmezdi.
Komşunun çocuklarını istediğin gibi öper koklar oynardın. Kimse "ulan taciz etmesin" diye seni kollamazdı. Köyün imamından dayak yerdik; ama taciz edilmek akla bile gelmezdi. Babana gidip Hüsnü hoca elimde değnek kırdı dedin mi "vay kerata delirttin mi hocayı" deyip bir dayakta babamızdan yerdik. Ama sana "başka bir şey yaptı mı" diye sormazdı.
Okulda öğretmenlerden gizli sigara içen arkadaşlarımız olurdu. Okul önünde uyuşturucu satmak akla hayale bile gelmezdi. Torpil o zamanda vardı; ama tarikat mensubu ya da cemaat mensubu olman gerekmezdi.
Kimse korkusundan cumaya gideyim, oruç tutayım derdinde değildi.
Ben Silifke Lisesi’nde okurken aynı ceket, aynı pantolonla okula giderdim. Kimse bana başka ceketin yok mu demezdi. Gelecekten hiç korkmadım. Hep gülecek, sevinecek bir şeyler bulurduk. Şimdi çocuklar için korkuyorum.
Eski Türkiye'deki insan ilişkileri, toplumsal yaşamın temelini oluşturan, güven, saygı ve yardımlaşma üzerine kurulu bir yapıya sahipti. Bu ilişkiler, toplumu bir arada tutan ve güçlendiren en önemli unsurlardı. Günümüzde de bu değerlerin korunması ve yaşatılması, toplumsal dayanışma ve birlik ruhunu devam ettirmek açısından büyük önem taşımaktadır.