Futboldaki Eksilerimiz+Artılarımız Ve Bilmediklerimiz…
*Dünyanın en iyi ve yetenekli milli takımına sahibiz…
*Bu takımı yönetemiyoruz ve teşvik etmesini bilmiyoruz…
*Futbolcuya milli duygularını kamçılayacak antrenör bulamıyoruz…
*Yorum yaparken kaş göz kırıyoruz ve olumsuzluk yaratıyoruz…
*Maç anlatan spikerlerimiz ‘kritik’ kelimesini piç ediyorlar…
*Maç anlatırken bağırmayı, Ercan Taner’e keşke söylemeseydim…
Geçen ayın 14’ünde başlayan ve içinde bulunduğumuz ayın 14’ünde tamamlanacak olan 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’nı, merak ve heyecanla izlemekte olan sevgili ve değerli okurlarımı tenzih ederek, birkaç itirazımı ve tavsiyemi arz edeceğim.
Futbol, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de büyük bir tutku ve heyecan kaynağıdır. Ancak bu alanda başarılarımızı artırmak ve kalıcı hale getirmek için bazı eksikliklerimizi gidermemiz, güçlü yönlerimizi pekiştirmemiz ve bilmediklerimizi öğrenmemiz gerekmektedir. İşte futboldaki artılarımız, eksilerimiz ve göz ardı ettiğimiz bazı önemli noktalar:
Türkiye, genç ve yetenekli futbolcular yetiştirme konusunda oldukça başarılı bir ülke. Son yıllarda milli takıma katılan genç yetenekler, uluslararası alanda dikkat çekmektedir. Bu yetenekler, potansiyelimizin ne kadar büyük olduğunu göstermektedir.(Az sonra değineceğim)
Sahip olduğumuz yetenekleri doğru şekilde yönlendirememek, futbolumuzun en büyük problemlerinden biridir. Teknik direktör seçimleri, yönetim kademelerinin futbol bilgisi ve vizyon eksiklikleri, bu yeteneklerin gelişimini olumsuz etkiliyor.
Milli duyguların futbolcular üzerinde büyük bir motivasyon kaynağı olduğu su götürmez bir gerçektir. Ancak bu duyguları harekete geçirebilecek, futbolculara milli ruhu aşılayabilecek antrenörlere ihtiyacımız var. Maalesef, bu alanda yeterli başarıyı yakalayamıyoruz.
Şu anda milli takım kadrosuna çağrılan futbolcularımızı tek tek ele aldığımız zaman, her birinin Avrupa’nın ve Türkiye’nin önemli takımlarında yer aldığını görürüz.
İki yıl önceki Dünya Futbol Şampiyonasına, İtalya maçı ile başlamıştık. Maç öncesi kadroya baktığım zaman ‘Bizim takım bu İtalya’yı yener’ demiştim. Ama ne yazık ki bu maçı 3-0 kaybederek tamamlamıştık.
Dün oynadığımız Hollanda maçından önce de ‘Bizim takım bu Hollanda’yı yener’ demiştim. Ama maalesef yine olmadı.
Yenilgimizin birkaç nedeni var. Bu nedenlerden biri de, çok övdğümüz seyircimizin deneyimsizliğidir. Dikkat ettiyseniz, hermillli maç öncesinde, sokaklarda ve tribünlerde muhteşem bir tezahürat etkinliğimiz var. Gol attığımız ve galip durumda olduğumuz hallerde seyircimiz muhteşem. Ama ne var ki, bir gol yediğimiz zaman, galip durumda dahi olsak sesimiz kesiliyor.
Kaldı ki pek çok ülkenin (özellikle Britanya devletleri) seyircileri mağlup durumdayken bile, şarkılar söyleyerek tezahüratlarını sürdürüyorlar.
Futbolcularımızın kalitesinden söz ederken, onların piyasa değerinin de çok yükseklerde olduğunu hatırlatmam lâzım. Göreceksiniz, şampiyona sona erdikten sonra bizim futbolcularımıza klülerden transfer yağmuru yağacak.
Türkiye’de alt yapı çalışmaları, istenilen düzeyde değildir. Genç yeteneklerin doğru şekilde yetiştirilmesi için alt yapı yatırımlarının artırılması ve profesyonel antrenörlerle çalışılması gerekmektedir.
Futbolcuların fiziksel olduğu kadar psikolojik olarak da hazırlanmaları, performanslarını doğrudan etkiler. Psikolojik destek ve motivasyon çalışmaları, maalesef yeterince önemsenmemektedir.
Uzun vadeli ve stratejik planlama, futbolun sürdürülebilir başarısı için kritiktir. Türkiye’de genellikle kısa vadeli başarılara odaklanılmakta ve bu durum, kalıcı başarıyı engellemektedir.
Futbolda başarının anahtarı, eksikliklerimizi tespit edip gidermek, artılarımızı en iyi şekilde kullanmak ve bilmediklerimizi öğrenmekten geçer. Bu yolda atılacak her adım, Türk futbolunun geleceği için büyük bir önem taşımaktadır.
Yorum Yaparken Kaş Göz Kırıyoruz ve Olumsuzluk Yaratıyoruz:
Gazete ve televizyonlardaki futbol yorumculuğunda objektiflik ve yapıcı eleştiriler yerine, subjektif ve çok olumsuz yorumlar yapılıyor. Bu durum, hem futbolcuların motivasyonunu düşürüyor hem de seyircinin futbol anlayışını olumsuz etkiliyor. Bazı yorumcular, özellikle lig maçları sırasında ‘Atın bu adamı takımdan’ diyecek kadar vijdansızlaşıyorlar.
Maç Anlatırken Bağırmayı, Ercan Taner’e Keşke Söylemeseydim:
Maç anlatımında heyecan ve coşku önemlidir ancak bu, her an bağırarak ifade edilmemelidir. Dengeyi bulmak ve doğru zamanda doğru tepkiyi vermek, izleyiciye daha keyifli bir maç sunar. Bir zamanlar bizim maç spikerleri, tıpkı bir Hollandalı spiker gibi maç anlatırlardı.
O zamanlar, latin ülke spikerleri maçları çok heyecan verici bir şekilde ve golleri de abartılı bir şekilde bağırarak anlatırlardı.
Yine o zamanlar, TRT’de spikerlik yapan Ercan Taner kardeşim bir tavsiyede bulunmuştum. ‘Maçları sen de anlatırken latin ülke spikerleri gibi heyecanlı anlatmayı dener misin?’ demiştim. İşte o gün bu gün, spikerlerimiz golleri yüksek sesli olarak anlatıyorlar.
Keşke Ercan Taner’e bunları demez olsaydım.
Maç bizi ilgilendiriyorsa, gol olduğu zaman biz de yerimizden fırlayıp ‘Gooooooool’ diye bağırıyoruz. Haliyle, spikerin de bağırması hoşa gidiyor.
Ne var ki, bizim spikerlerimiz, bizimle hiç ilgisi olmayan bir maçı anlatırken de aynı aşırı bağırışı yapıyor. İnsan ister istemez o an, ‘Bu bağırışa ne gerek var’ diye hayıflanıyor.
Maç Anlatan Spikerlerimiz ‘Kritik’ Kelimesini Piç Ediyorlar:
Maç spikerlerinin dil kullanımında yaptıkları hatalar, izleyiciler üzerinde olumsuz bir etki bırakabilir. Özellikle “kritik” kelimesinin yanlış kullanımı, bu anlamda dikkat çeken bir örnektir. “Kritik” kelimesi, genellikle “tehlikeli ve endişe verici” bir durumu ifade eder. Ancak bazı spikerler, bu kelimeyi “önemli” veya “başarılı” anlamında kullanarak hatalı bir dil kullanımı sergilemektedir. Örneğin, “çok başarılı bir kurtarış” demek yerine “çok kritik bir kurtarış” demeleri, kelimenin anlamını saptırmaktadır.
Maç anlatımında kullanılan dilin önemi büyüktür. Spikerlerin yanlış veya aşırı kullanımları, kelimelerin anlamını yitirmesine ve izleyicilerin maç keyfinin azalmasına sebep olabiliyor. “Kritik” kelimesinin her durumda kullanılması, bu anlamda olumsuz bir örnektir.
“Kritik” kelimesi, dilimizde genellikle olumsuz veya tehlikeli bir durumu ifade etmek için kullanılır. Örneğin, “kritik bir an”, “kritik bir hata” veya “kritik bir eşik” gibi ifadeler, durumu tehlikeli veya zorlayıcı olarak tanımlar. Bu bağlamda, “kritik” kelimesi bir kurtarışı veya başarıyı tanımlamak için uygun değildir.
Maç spikerlerinin bu hatalı kullanımı düzeltmeleri, izleyicilerin maçı daha doğru ve net anlamaları açısından önemlidir. Aşağıdaki öneriler, doğru kelime kullanımına yardımcı olabilir:
“Çok başarılı bir kurtarış” ifadesi, kurtarışın ne kadar etkileyici ve önemli olduğunu vurgulamak için daha uygundur.
“Çok önemli bir müdahale” ifadesi, oyuncunun kritik bir anda yaptığı müdahalenin önemini belirtmek için doğru bir kullanımdır.
“Hayati bir kurtarış” ifadesi, kurtarışın takımın durumu açısından ne kadar önemli olduğunu vurgular.
“Mükemmel bir kurtarış” ifadesi, kurtarışın kalitesini ve oyuncunun yeteneğini övmek istediği durumlar için uygundur.
Maç spikerlerinin dil kullanımında daha dikkatli ve bilinçli olmaları, izleyicilere daha doğru ve etkili bir anlatım sunar. Bu bağlamda, dil eğitimi ve doğru kullanım üzerine yapılacak eğitimler, spikerlerin bu tür hataları en aza indirmelerine yardımcı olabilir. Spikerler, kelimelerin doğru anlamlarını ve kullanım yerlerini öğrenerek, izleyicilere daha net ve anlaşılır bir maç anlatımı sunabilirler.
Sonuç olarak, “kritik” kelimesinin yanlış kullanımı, dilimizde sıkça karşılaşılan bir sorundur ve bu hatanın düzeltilmesi, maç anlatımlarının kalitesini artıracaktır. Spikerlerin doğru kelime kullanımı konusunda bilinçli olması, hem futbol kültürümüzün gelişmesine katkı sağlar hem de izleyicilere daha keyifli bir deneyim sunar.
Bu konuda ‘dilbilimcilerimiz ve spor müdürlerimiz gerekli uyarıları yapmalıdırlar’ diye düşünüyorum.
Gelecek olan şampiyonalarda daha başarılı olma dileğimle…