Mut ilçesi, hem doğal güzellikleri hem de tarihi ve kültürel mirası ile dikkat çeken bir ilçemizdir.
Mut ilçesi, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu zengin tarihi miras, ilçede birçok kültürel varlık ve tarihi yapı ile kendini göstermektedir. İlçenin en önemli kültür varlıklarından biri Alahan Manastırı'dır. 5. yüzyılda inşa edilmiş olan bu manastır, Bizans dönemine ait önemli bir dini yapıdır ve UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer almaktadır.
Bir diğer önemli yapı ise Mut Kalesi'dir. Kale, Roma döneminden kalma olup, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de kullanılmıştır. Tarih boyunca stratejik önemi nedeniyle birçok kez el değiştiren bu kale, günümüzde hala ayaktadır ve ziyaretçilerini tarihe yolculuğa çıkarır.
Kilisetepe, İlçe merkezinin yaklaşık 20 kilometre güneyinde bulunan Kışla Köyü sınırları içindeki Maltepe Mevkii’nde yer almaktadır. Höyük, arkeolojik olarak Hitit imparatorluk topraklarını, Anadolu platosu üzerinden, Doğu Akdeniz dünyasına bağlayan yol güzergâhlarını kontrol eden Zeyne, Gülnar ve Aydıncık kavşağında, Kurtsuyu Vadisi’nin güney kenarındaki platoların birleştiği eski bir yola bakan noktada yer almıştır.
Mavga Kalesi, Kozlar Yaylası yakınında Mut’ tan 16 km. uzaklıkta olup, sağlam kalan bir burcundaki kitabeye göre Alaattin Keykubat’ın emri üzerine 1230 yıllarında yapılmıştır.
Dağpazarı Kilisesi (Coropissus), İlçenin 35 kilometre kuzeyindedir. Antik ismi Coropissos olan kentin, Karaman’dan Silifke’ye inen antik yol üzerinde oluşu kente ayrı bir önem verildiğini göstermektedir. Etrafında sur ve burç kalıntıları olan bu antik kentin üç nefli, yarım kubbeli, apsisli bir kilisesi bulunmaktadır. Bu kilise İmparator Zenon'un, 476’da tekrar imparator olması nedeniyle yaptırılmıştır.
Balabolu Harabeleri (Adrassus), Mut’un batısında, 40 kilometre uzaklıkta Yalnızcabağ Köyü yakınlarında Değirmenlik Yaylası’ndadır. Oyuzuzun Deresi’nin aktığı vadinin doğusunda yer alan sarp yamaç üzerinde inşa edilen ören yeri, yüzey bulguları itibariyle erken Roma ve Bizans dönemlerine ait olduğunu göstermektedir. Vadiye paralel bir şekilde yayılan ören yerinde ilk dikkati çeken şey nekropol (mezarlık) alanıdır. Kaya içine oyulan ve lahit tipinde yapılan mezarlar sıklık ve anıtsallıkları ile ilginçtir.
Mut merkezdeki Taşhan, iç havlu etrafında, 39 odası bulunan, revaklı kesme taştan bir yapıdır. Dışardan kesme taş kaplı duvarları bulanan hana, güney cephedeki kapıdan girilmekte, basık sivri kemerli giriş kapısından beşik tonozlu dehlizle geniş avluya ulaşılmaktadır. Handa odaların önü kemerli revaklarla çevrilmiştir ve revakların üzeri beşik tonozlarla örtülüdür.
Mut ilçemizde ayrıca, Dağ Cami, Kızıl Minare, Tuğrul Cami, Demirkapı Kalesi, Sertavul Hanı, Hocantı Köprüsü, Kavga Köprüsü, Yapıntı Köprüsü, Gençali Köprüsü, Söğütözü Köprüsü, Çömelek Köprüsü, Eşekçi Köprüsü gezilip, görülecek yerlerdir.
Asırlık 5 çınar ağacı ile bir pınarın bulunduğu “Karacaoğlan Çınaraltı Parkı” adını çınarlar ile Karacaoğlan heykelinden almaktadır. İlçe halkı tarafından Karacaoğlan Çınaraltı Parkı’yla ilgili bir de tekerleme söylenegelmiştir: “Beş çınar bir pınar, olmazsa Mut yanar” Çınarlar anıt olarak tescillenmiştir. Bölge Sit alanı olarak işaretlenmiştir.
Mut Doğa Koruma ve Milli Parklar Mühendisliği hizmet alanında bulunan Karaekşi Mesire Yeri, Orman Bakanlığı’nca Milli Park ilan edilen bir dinlenme yeridir. Özelliği, orman içerisinde doğal kaynak suyuyla ve dere kenarı oluşudur. Saha tamamen çınar ve kızılcam ağaçlarıyla kaplıdır.
2000 yılında 1. derece Sit alanı olarak tescil edilen Sason Kanyonu, ilçeye bağlı Çömelek Köyü sınırları içerisindedir. Sason Deresi’nin geçtiği kanyon, yaklaşık 12 km uzunluğundadır. Göçmen kuşların göç yolu üzerinde bulunan Sason Kanyonu’nun duvarlarındaki kaya mezarları yırtıcı kuşları da barındırmaktadır. Sason ve Göğden kanyonlarının duvarları 2 bin 400 yıllık bir tarih saklamakta olup, 200 – 300 m duvar gibi kayaların içinde insan eliyle oyulmuş mağaralar bulunmaktadır. Antikçağda Isaurialılar’ın kayalara oyduğu mezarlar ile bu ve diğer mağaralar arasında geçitler bulunmaktadır. Doğal kaya mağaralarda insan eliyle işlenmiş merdiven kalıntısı, kapı, kalker taşlardan örülmüş duvarlara rastlanılmaktadır.
Dağpazarı Köyü sınırları içerisindeki Kestel Kanyonu, sarp kayalarla heybetli görünüme sahiptir. 5 kilometre uzunluğundaki Kestel Kanyonu, 1987 yılından buyana 1961 hektarlık alanda yaban keçilerinin korunması amacıyla koruma sahası mevcuttur. Resmi kayıtlara göre 400 yaban keçisinin yaşadığı ve koruma altına alınan 5 kilometre uzunluğunda bir kanyondur.
Sarp kayalarla heybetli bir görünüm Mavga Kalesi ve Yerköprü Şelalesi, doğa tutkunları için mutlaka görülmesi gereken yerlerdir. Yerköprü Şelalesi, doğal güzelliği ve çevresindeki bitki örtüsü ile büyüleyici bir mekândır. Bu şelale, Göksu Nehri'nin bir kolunun yer altından tekrar yüzeye çıktığı noktada oluşmuştur ve ziyaretçilere huzur veren bir atmosfer sunar.
Mut ilçesi, Türkiye'nin kültürel mozaiğinde önemli bir yere sahip olan Tahtacı Alevilerinin de yaşadığı bir bölgedir. Alevi inancını benimseyen bu topluluk, kendine özgü gelenekleri, ritüelleri ve sosyal yapısıyla dikkat çeker. Karacaoğlan geleneğinin bugünkü temsilcisi ünlü sanatçı Musa Eroğlu'da Mut ilçemizdendir.
Bu topluluk, Alevi-Bektaşi inancının etkisiyle zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Cem evleri, Tahtacı Alevileri için toplumsal etkinliklerin yapıldığı kutsal mekânlardır. Cem ibadetleri, Tahtacı Alevilerinin en önemli gelenek, göreneklerini yaşattığı ritüellerindendir ve bu ritüellerde müzik, semah ve dua önemli bir yer tutar.
Mut ilçesi, tarih ve doğanın iç içe geçtiği bir yerdir. Alahan Manastırı ve Mut Kalesi gibi tarihi yapılar, ilçenin kültürel zenginliğini gözler önüne sererken, Göksu Nehri ve Yerköprü Şelalesi gibi doğal güzellikler ise doğaseverler için adeta bir cennettir. Ayrıca, Tahtacı Alevilerinin kendine özgü kültürü ve yaşam tarzı, Mut'un kültürel çeşitliliğini artırmakta ve bu bölgeyi daha da zengin kılmaktadır.
Mut ilçesi, hem tarih meraklıları hem de doğa tutkunları için keşfedilmeyi bekleyen bir hazinedir.
Mut ilçemizin kaysı, zeytin, diğer tarım ürünleri ve orta ölçekli sanayisi ile ekonomimize katkılarını başka bir yazımda ele alacağım.