Freni boşalmış bayır aşağı son hızla giden kamyon misali kişilik ve karakterler toplamı; Oportünizm...
Peki nedir oportünizm? Fransızca kökenli olan bu kavram literatüre 20. Yüzyılın ilk yarısında girmiş olup fırsatçılık ya da çıkarcılık, olaylardan bencil avantajlar edinen bilinçli politika ve uygulamalardır. Bireyselleşmiş haline ise opotünist denir.
Ülkemizde nerede, kiminle, ne zaman başladı bilinmez, fakat çok hızla çoğalan bir kişilik karakter türü, bir kavram olduğu kesin.
Kendinizin en iyi versiyonunu yaratmak adına “her şey seninle başlar, sen varsan diğerleri var, sen değerlisin, önce sen” diyen kişisel gelişimciler; sadece başarıya odaklanmayı öğütleyen eğitimciler, ebeveynler; krizi fırsata çevirmeyi destekleyen iktisatçılar, ekonomistler bencil, narsist ve fırsatçı insanlar yarattı.
Ya yanlış anlatıldı ya da biz istediğimiz gibi anladık. Bir de dünyayı kasıp kavuran kapitalizm var tabii.
Her koşuldan yaralanan, elde ettiği fırsatı kendi çıkarları ve menfaatleri doğrultusunda kullanırken bütün insani değerleri hiçe sayan oportünist insanlar ile doldu her bir yanımız. Şöyle bir etrafınıza bakınız. Onlarcasını göreceksiniz. İşin kötüsü bulaşıcı. Giden ağam gelen paşam güzellemeleri ile prensiplerimiz, ilkelerimiz yavaş yavaş yok edildi. Üstelik yok olan prensip ve ilkesizlikler ile her kabın şeklini alabilenlere övgüler yağdırılarak başarılı ilan edildiler. Bu uğurda hangi taşlar ile oynanmadı ki? Örgütlü hareket neredeyse bitirilerek burjuvanın işçi sınıfı üzerindeki hakimiyeti artırıldı. Ya ülke toprakları? Menfaatler gözetilerek karış karış satıldı. Boşalan köyler, yok olan tarım alanları. Kamuda liyakatsızlık, rüşvet, referans adı altında dönen torpiller sosyal medyalarda paylaşılacak kadar ayukka çıktı. Peki ya aileler? Yalnızlaştı, şiddet arttı. Sonuç olarak toplum lümpenlesti.
Elbette bu damardan ağır ağır zerk edilen zehir gibi uygulanan bilinçli ve maksatlı politikalar bütünü ile yapıldı. Pragmatik (uygulayıcılık, faydacılık) yaklaşımlar neredeyse yok edildi.
Biraz daha farkında olmadan ya da olarak oportünist kişilikleri ve politikaları, bana dokunmayan bin yaşasın diyerek görmezden gelip yaşamaya devam edersek, evimizde, mahallemizde, ülkemizde etik olan hiçbir şey kalmayacak.
Ez cümle toplum olarak değişmek yerine dönüşüp insanlıktan çıkacağız. Ne demişti Herakleitos “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” Toplum olarak tamamen dönüşmeden değişmeye ihtiyacımız var.
Biran önce…