MTB Başkanı Özdemir: "Mersin, ’Rekabetçi İller’ kategorisinde yer alıyor" MTB Başkanı Özdemir: "Mersin, ’Rekabetçi İller’ kategorisinde yer alıyor"

Haberleşme Çağının Değişimi ve E-Posta Kullanım Deneyimlerim.

Yazılarımın gönderildiği 27.000 e-mail adresinden biri olan yazar ve siyasetçi Cazim Gürbüz nezaket kurallarını çiğnedi.

“İlhan efendi, sen kimsin yahu, saçma sapan iletilerine mi muhtacım ben, yollama kardeşim yollama, sonunda ağır konuşturacaksın beni.”

Afbeelding met buitenshuis, hemel, water, gebouw Automatisch gegenereerde beschrijving
İlhan KARAÇAY’ın zaruri açıklaması:

Günümüzde iletişim, geçmişe kıyasla inanılmaz bir hız ve kolaylık kazanmış durumda. Ancak, bundan yalnızca 30 yıl öncesine kadar haberleşme, büyük ölçüde mektuplar ve sabit telefonlarla sınırlıydı. Şimdilerde ise e-posta, sosyal medya platformları (örneğin X – eski adıyla Twitter, Messenger, Instagram, LinkedIn ve Facebook) gibi yenilikçi araçlar sayesinde iletişim hem hızlandı hem de son derece pratik hale geldi.

Özellikle e-posta teknolojisinin keşfi, bireylerin ve kurumların iletişim yöntemlerinde devrim niteliğinde bir değişim yarattı. Bu yeni dönemde, doğal olarak e-posta adreslerine duyulan ihtiyaç hızla arttı ve bizler de kendimize uygun bir e-posta adresi havuzu oluşturma arayışına girdik. O dönemde, iki asistanın yardımıyla kapsamlı bir e-posta adresi araştırması başlattım. Gazeteciler, üniversiteler, siyasetçiler ve farklı meslek gruplarını kapsayan bu araştırma sonucunda, hem açık kaynaklardan hem de bana gönderilen mesajlardan faydalanarak yaklaşık 30 bin e-posta adresi topladım. Şimdi bu sayı 27.000.

E-POSTA GÖNDERİMİNDE YASAL VE ETİK KURALLAR

E-posta kullanımıyla birlikte, bu iletişim aracının yasal ve etik kurallara bağlanması bir zorunluluk haline geldi. Özellikle izinsiz veya sık aralıklarla mesaj göndermek, hem rahatsız edici hem de yasal açıdan sakıncalı olarak değerlendiriliyor. Ancak, gönderilen mesajların altına “Eğer bu tür mesajlar almak istemiyorsanız, lütfen buraya tıklayarak bildiriniz” şeklinde bir uyarı eklenmesi, yasal sınırlamalardan muafiyet sağlıyor. Bu kural, e-posta sağlayıcıları (örneğin Gmail, Yahoo) tarafından da desteklenmekte.

Ayrıca, bireysel kullanıcıların günlük olarak gönderebileceği e-posta sayısı genellikle 500 ila 600 mesajla sınırlandırılmış durumda. Daha geniş bir kitleye ulaşmak isteyenler için ise özel e-posta pazarlama şirketleri hizmet veriyor. Ben de bu amaçla Inboxify adlı bir e-posta pazarlama firmasıyla çalışmayı tercih ettim. Bu firmalar, yasal olarak daha özgür bir alan sunuyor. Ancak, bu serbestlik de belirli kurallara bağlı: Mesajların altına, “Bu tür mesajlar almak istemiyorsanız, lütfen buraya tıklayarak bildiriniz” ibaresinin eklenmesi şart.

E-posta iletişiminde bazen olumsuz tepkilerle karşılaşmak da mümkün. Bazı insanlar, istemedikleri bir mesaj aldıklarında ya kibarca ya da kaba bir dille bu durumu ifade edebiliyor. Ben ise genellikle şu cevabı vermeyi tercih ediyorum: “Rahatsızlık verdiğim için özür dilerim. Adresiniz listemden çıkarılmıştır.” Ancak kaba bir üslupla karşılaştığımda, durumu daha esprili bir şekilde geçiştirebiliyorum: “Size zarar verici bir içerik göndermiyorum. Aksine, faydalı olabileceğini düşünerek paylaştım. Kusura bakmayın.”

BEKLENMEDİK BİR MESAJ VE ARDINDAN GELEN MERAK

Değerli okurlarım, geçtiğimiz günlerde Cazim Gürbüz adında birinden Messenger aracılığıyla şu mesajı aldım:

“İlhan Efendi, durmadan [email protected] adresime ileti yolluyorsun ve yanıt vermeme de fırsat tanımıyorsun. İş artık e-taciz boyutuna ulaştı. Sen kimsin yahu, senin o saçma sapan iletilerine mi muhtacım ben? Yollama kardeşim, yollama! Sonunda ağır konuşturacaksın beni.”

Bu mesajı alınca, kendisinin neden birden bu kadar öfkelendiğini anlamakta zorlandım. Yıllardır yazılarımı gören ve takip eden birinin, bir anda bu derece sert bir tepki göstermesi beni oldukça şaşırttı. Merak ederek Google’da “Cazim Gürbüz” ismini aradım ve hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalıştım.

Şöyle bir tanıtım ile karşılaştım:

“1948 yılında, Bayburt’ta doğdu. Uzun yıllar Serbest Muhasebeci Mali Müşavir olarak hayatını sürdürdü. 2000-2001 yıllarında Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. 2001 yılında, Yeminli Mali Müşavir oldu. Evli ve iki çocuk babası ve bir torun sahibi olan Câzim Gürbüz, İzmit’te oturuyor ve Yeminli Mali Müşavirlik yapıyor.
Câzim Gürbüz, amatör olarak, gazeteciliğin haberden köşe yazısınaröportaja dek, birçok dalında ürünler verdi. Türk Haberler AjansıGüneş ve Ortadoğu gazetelerinde muhabirlik yaptı. Köşe yazarlığına Ortadoğu Gazetesi’nde başlayan Gürbüz, 1998-2003 yılları arasında aralıksız olarak Büyük Kurultay Gazetesi’nde haftalık kültür-sanat yazıları yazdı. Aralık 2003’ten 2019’a kadar Yeniçağ Gazetesi’nde haftalık köşe yazıları yazdı.[2]

Siyasi Hayatı

1980 öncesinde, Milliyetçi Hareket Partisi Erzurum İl Yönetim Kurulu üyeliği ve Gençlik Kolu 2. Başkanlığı yapan Cazim Gürbüz, 2003 yılında Kocaeli MHP İl Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu. 2008 Haziran ayı içinde MHP’den istifa ederek, 4 Eylül 2008 tarihinde Osman Pamukoğlu önderliğinde kurulan Hak ve Eşitlik Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Gürbüz, bu partide, Eğitimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Teftiş Kurulu Başkanı olarak da görev yaptı.

Cazim Gürbüz, 2011 Türkiye genel seçimlerinde Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR) Kocaeli 1’inci sıra milletvekili adayı oldu; fakat seçilemedi. Daha önce Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunan ve MYK üyesi de olan Gürbüz, 1 Mart 2015 tarihinde Genel Başkanlık görevini vekaleten üzerine almıştır

Afbeelding met tekst, kleding, persoon, Menselijk gezicht Automatisch gegenereerde beschrijving
Google’de arama yaparken, yukarıdaki fotoğrafı da buldum. Bu açıklamadan sonra Gürbüz, işinden kovulmuş.

Bana mesenger mesajı gönderen Cazim Gürbüz beyin, bendeki email adresini buldum ve kendisine şu mesajı gönderdim: ‘Şayet siz benim bildiğim yazar Cazim’seniz, bana göndermiş olduğunuz mesajı, size hiç yakıştıramadım.
Size gelen email mesajlarının altında, ‘mesaj gelmesini istemiyorsanız tıklayınız’ diye bir link var. Oraya tıklarsanız, yazılar size gelmez.
‘Sen kimsin yahu’  sorunuz da çok kaba. Benim kim olduğumu öğrenebilmeniz için ekte uzun bir açıklama gönderiyorum. (Biyografimi ekledim)
Hayırlı günler dilerim’

Cazim Gürbüz’ün cevabı: “Bu ne yahu, bunu bana niye gönderiyorsun, hasta mısın sen, kendini mi gösteriyorsun, gir Google’a Cazim Gürbüz diye beni de tanırsın. Bana e-posta yollama hasta herif… Tamam mı?”

Benim cevabım; ‘Ben sizi bildiğimi yazmıştım. Değerli bir yazarsınız.
Bana ‘Kimsin’ diye sordunuz, ben de kendimi tanıtmak için gönderi yaptım.
Sizin aykırı bir yazar olduğunuzu da biliyorum.
Ama bana karşı neden bu kadar aykırı olduğunuzun nedenini bilmiyorum.
Bana her gün yüzlerce mesaj geliyor. İlgi duyduklarıma bakıyorum, duymadıklarıma bakmıyorum.
Size mail ile gönderi yapıyorum.
Bir dahaki gönderimin altında istemiyorum, linkini tıklayınız. 27 bin adresten sizi bulup çıkarmam mümkün değil.
‘İstemiyorum’ linkini bir defa tıklarsanız, size bir daha mail gelmez.
Size messenger kanalıyla da geliyorsa, o zaman messengerden çıkmanız gerekir. Zira messenger aleni herkese açıktır.
Umarım sizi ikna edebildim.
Hayırlı günler dileğimle…’

Cazim Gürbüz’ün cevabı: “Tıklayacağım, umarım dediğiniz gibi olur, herkes kendi yoluna gider.”

Verdiğim cevap: ‘Ben medeni bir insan olarak yoluma gidiyorum.
Umarım siz de medenileşirsiniz.
Bu kadar nezaketli yazışıma rağmen, hala öfkeli hareket edişiniz, üzücü ve de kızdırıcı oluyor.’

Cazim Gürbüz’ün cevabı: “Medeni olduğunuz için mi tanımadığınız birisini e-tacize uğratıyorsunuz? 27.000 kişiye niye ileti yolluyorsunuz, tanışıklığınız var mı onlarla, amacınız ne? Bu ısrarla ileti yollama hastalığının mutlaka bir tedavisi de vardır, bir doktora gidin…
Her neyse… Tamam, gelen ilk iletide dediğinizi yapacağım. Tartışmaya gerek yok.”

Verdiğim cevap: ‘Bir ünlü yazardan beklenmeyen davranış’ başlığı ile, sizin yazdıklarınızı ve benim cevaplarımı haber yapacağım.
Yüzlerce haber portalında yayınlanacak ve okurlar sizi de beni de daha iyi tanıyacak.
Bekleyin.’

Cazim Gürbüz’ün cevabı: “Niye bu kadar zorlanıyorsun, var git bildiğini yap, yel kayadan ne aparır, bana sünnetçi korkusu mu veriyorsun? ”

Verdiğim cevap: ‘Hayır, böylesi ünlü bir yazarın, gerçek yüzünü göstermek için.
Çok sabırlı davrandım. Asıl siz, kendinizi dev aynasında gördünüz ve benim nezaketime hakaretle yanıt vermeye devam ettiniz. Ben sizi nasıl taciz ettim? Porno mu gönderdim?
Bir yazardan diğer yazara gönderi yapmak ne zaman suç ve ayıp oldu?
Bunları hesaba katmadan veryansın edip durdunuz.
Eeeeee, yeter tabii…
Ben de bu ayıbı ortaya koyacağım. Bakalım bu ayıbı kim yapmış?’

Cazim Gürbüz’den aldığım cevap: “İyi… Bak…İyi bak sayın Hasta.. İvedi ruh sağlığı dilerim.”

Verdiğim son cevap: ‘Bundan sonraki cevabımı, yayınlayacağım ‘Açıklama’da bulacaksınız.’

Cazim Gürbüz’den aldığım son tepki: 

Değerli okurlar,
Beni üzen bu konunun detaylarını ve karşımdaki kişinin tutumunu sizinle paylaşmak isteyişimin nedeni, bu tartışmanın maalesef hiç de medenice olmayan bir hal almış olmasındandır. Olayı net şekilde açıklayarak ve Cazim Gürbüz’ün verdiği her yanıtı tek tek ve sıra ile şöyle eleştiriyorum:

İlk Mesaj:
“İlhan Efendi, durmadan [email protected] adresime ileti yolluyorsun ve yanıt vermeme de fırsat vermiyorsun…”

Şimdiki eleştirim: İlk mesajdan itibaren, Cazim Gürbüz’ün seçtiği dil nezaket sınırlarını aşmıştır. “Efendi” kelimesi küçümseyici bir üslupla kullanılmış ve “e-taciz” gibi ciddi bir suçlamayla kişisel itibarıma saldırıda bulunulmuştur. Kendisinden beklenen, öncelikle mesajlarının kendisine ulaşma sebebini sormak ve çözüm odaklı bir dil kullanmaktı.

İkinci Mesaj:
“Bu ne yahu, bunu bana niye gönderiyorsun, hasta mısın sen, kendini mi gösteriyorsun…”

Şimdiki eleştirim: Burada kullanılan “hasta mısın” ifadesi, açıkça bir hakarettir ve eleştiri sınırlarını aşarak kişilik haklarına saldırıya dönüşmüştür. Bir yazar ve siyasetçi olarak, bu tür bir üslup takınması, medeniyet ve edep anlayışından uzak bir tutumu yansıtmaktadır.

Üçüncü Mesaj:
“Tıklayacağım, umarım dediğiniz gibi olur, herkes kendi yoluna gider.”

Şimdiki eleştirim: Görece daha sakin bir üslup kullanılmış olsa da, bu ifade içinde hâlâ alaycı bir ton bulunmaktadır. Cazim Gürbüz, çözüm odaklı bir yaklaşım yerine, sorun çözülse dahi mesafeli ve kırıcı bir dil kullanmayı tercih etmiştir.

Dördüncü Mesaj:
“Medeni olduğunuz için mi tanımadığınız birisini e-tacize uğratıyorsunuz? 27.000 kişiye niye ileti yolluyorsunuz…”

Şimdiki eleştirim: Yine “e-taciz” gibi ağır bir suçlamayla karşılaşıyorum. Kendisiyle paylaşılmış olan açıklamaya rağmen, saldırgan üslubunu sürdürmüştür. Ayrıca “doktora gidin” ifadesiyle kişisel sağlık durumuma yönelik aşağılayıcı bir yorum yapılmıştır. Bu yaklaşım bir yazar ve siyasetçiye hiç yakışmamaktadır.

Beşinci Mesaj:
“Niye bu kadar zorlanıyorsun, var git bildiğini yap, yel kayadan ne aparır…”

Şimdiki eleştirim: Burada, alaycı bir dilin yanı sıra kibirli bir tutum da açıkça görülmektedir. Ünlü bir yazar ve siyasetçi olduğunu iddia eden birinin, bu tarz küçümseyici ifadelerle iletişim kurması, kendisine duyulan saygıyı zedelemektedir.

Altıncı Mesaj:
“İyi… Bak… İyi bak sayın Hasta.. İvedi ruh sağlığı dilerim.”

Şimdiki eleştirim: Son derece kırıcı ve etik dışı bir üslupla yazılmış olan bu mesaj, açıkça bir hakarettir. Kendisinden beklenen, medeniyet kuralları çerçevesinde bir tartışmayı sonlandırmak iken, tam tersine aşağılayıcı ifadelerle tartışmayı tırmandırmayı seçmiştir.

Sonuç olarak, bu süreçte, Cazim Gürbüz tarafından sergilenen tavır, yazar ve siyasetçi ünvanını taşıyan birisine yakışmamaktadır. Tartışmayı başından itibaren medeniyet çerçevesinde yürütme çabalarım, karşı tarafta hiçbir karşılık bulmamıştır. Öfke dolu, alaycı ve kırıcı üslubu nedeniyle kendisini kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

Bu süreç, yazar ve siyasetçi kimliği taşıyan bir bireyin sorumluluk ve medeniyet anlayışından uzaklaşabileceğini acı bir şekilde göstermiştir. Üslubundaki kırıcı ve aşağılayıcı ton, edebiyat dünyasında bir yazarın nasıl olmaması gerektiğine örnek teşkil etmektedir.

Medeni bir tartışma ortamının, her bireyin hakkı olduğuna inanıyor ve yazarlık mesleğinin gerektirdiği sorumlulukları taşımayan bu tutumu kınıyorum.

Editör: Ahmet Biracı