YALANLAR VE YANLIŞLAR

Abone Ol

Doğada yalan ve yanlış bulamazsınız ve göremezsiniz çünkü yok.Yalan ve yanlış insanla doğmamıştır ama insanlık tarihiyle başlamıştır. 
 İnsanlar yine insanların uydurduğu büyük yalan ve yanlışlara gözünü açmıştır.

  Yanlış ve yalan duruşlar. Yanlış tutulan kalemler, yanlış yazılan yazılar. Yanlış söylenen sözler, yanlış bakışlar, yalan gülüşler ve yalan  üzerine kurulu söylemler. Yalan ve yanlışlarla süslenmiş  inançlar ve bölgecilikler.
  Yanlışlarla doğruların yer değiştirdiğini düşünelim.Yalanla gerçeğin yer değiştirmesi gibi.
  Taşlar yerine oturur muydu? Zaten yalanlar ve yanlışların yani çoğunluğun yani demokrasinin gereği yapılan seçimlerin sonucunu yaşıyoruz. Yalanlar ve yanlışlar egemen yani egemenlik kayıtsız şartsız yalanlar  ve yanlışların.
  Belki daha  mutlu olur insanlar ve diğer canlılar. Hayal kırıklığına uğramadan, beklentilere girmeden. Dağlar,  taşlar, hayvanlar kolay kabullenir zaten fiili durum budur diye. Meyve ağaçları yalancı bahara kanarak  erken canlanır ve daha erken meyveye oturur, çiçekler daha kokulanmadan açar.  Sıcak daha çok yakar, soğuk daha çok üşütür.
  Göçmen kuşlar ayakları havada uçar. Ressamlar  suların kırmızı, gökyüzünün yeşil, ağaçların mavi  olduğu tablolar yaparlar. Doğru düşünenler; kimse bana inanmıyor diye üzülmezler.           Özellikle geri kalmış bilimsel ve pozitif eğitim seviyesi düşük toplumlarda kandıran yani yalan ve yanlış söyleyenlerin yönettiği kandırılan büyük çoğunluk normalin bu olduğunu kabullenir, görüp göreceğinin bu olduğunu düşünerek yaşamını sürdürür. 
  Gelişmiş ve demokrasiyle yönetilen yani aydınlanmış insanların yani gerektiğinde sorgulayabilir insanların çoğunlukta olduğu toplumlarda yalan ve yanlışın egemen olması çok zordur, es kaza olsa bile en kısa sürede değiştirilir.    Sorgulayamayan, gerçekleri göremeyen yani aydınlanmamış insanların çoğunlukta olduğu az gelişmiş veya geri kalmış toplumlarda toplumun inanç, kültür ve milliyeti kullanarak oluşturulan  yalan ve yanlış  egemen olur ve uzun yıllar sürer. 
Böyle toplumlarda insanların çoğunluğu hep flu görür, net gören az sayıdaki insanlar da hep dışlanır, kötülenir, baskılanır ve korkutuyor.
  Öz olarak gelişmiş ve demokrasisi oturmuş ülkeler; çocuklar iyi bir eğitim alsın, insanların bilinci aydınlansın, bakışları duruşları netleşsin, yaşam standartları artsın diye uğraşırken, geri kalmış ülkelerdeki çocukların,  insanların beyinleri, bilinçleri hep karanlıkta kalsın bulanık olsun, böyle gelmiş böyle giderci olsun diye uğraşırlar ve bunun  için uzun süreli planlamalar yaparlar, büyük kaynaklar ayırırlar ve işbirlikçilerden yararlanırlar.
  Dünyayı, evreni yani her şeyi oluşturan büyük güç, tüm enerjilerin toplamı olan, doğmayan, ölmeyen sonsuz olan,
 tüm canlıları farkı özelliklerde, farklı güzelliklerde oluşturan ve yazılım donanımıyla dünyaya gönderen veya döngüyü sağlayan büyük güç  başka bir deyişle ilahi güç, ilk ihaneti insanlardan görür, zenginlik olarak görülmesi gereken farklılıklar hemen negatif ayrımcılık için kullanılarak kolay yönetilir ve dünya nimetlerinden farklı yaralanılır hale getirılir. Bunları kolay yapmak için dinler, inançlar oluşturulur. Irklar, renkler, beslenme barınma giyinme gibi temel gereksinimler üzerine bölücü gruplayıcı  algılar oluşturulur. 
Varoluştan beri kavgaya, savaşlara, yakıp yıkmaya harcanan ve harcanmaya devam eden kaynaklar ve zenginlikler insanlığın gelişmesi, dünyanın güzelleştirilmesi, bitkiler ve hayvanların yaşam alanlarının iyileştirilmesi ve insanların bu bilinçlerde yetişmesi için gerekli eğitime ayrılsaydı, nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk acaba?