Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı olan Güngör, Avrupa Türkleri göç literatürüne yeni bir eser daha kazandırdı.
Veyis güngör, yurt dışı Türkler’in sorunlarını irdeleyen M. Mustafa iyi ve Bahar Cebe’nin “Üçüncü Kuşakla Konuşmalar” kitabını yayınlattı.
Türkiye-Hollanda İşgücü Anlaşmasının 60’ıncı yılına armağan olarak yayınlanan kitap, 60 Türk gencinin hayatını anlatıyor.
Türkevi, 2000’i aşkın etkinlik ve 150 kitap basımı ile, dünya göç tarihinde rekorlar kırıyor.
(Beşiktaş-Maccabi Tel-Aviv maçının Macaristan’da oynanacak olmasına dair haberi, ortalarda bir yerde bulacaksınız)
İlhan KARAÇAY derledi:
Çoğumuz artık, 2024 yılının, Hollanda ile Türkiye’nin 19 Ağustos 1964’te imzaladığı işgücü anlaşmasının 60’ıncı yıldönümü olduğunu biliyoruz. Türk toplumunun yurt dışındaki varlığını, kalıcılığını ve geleceğini simgeleyenlerin de, yetişen Türk gençleri olduğunu biliyoruz.
Bu gençlerin günlük hayatlarını nasıl anlamlandırdıklarına cevap arayan, nitel araştırma yöntemine dayalı “Üçüncü Kuşakla Konuşmalar” adlı bir kitap yayınlandı.
M.Mustafa İyi ve Bahar Cebe tarafından kaleme alınmış olan bu kitap, ilk göç eden işçi kuşağının torunları olan, Hollanda’da doğup büyümüş ve burada yaşayan 18-35 yaş arasındaki 60 kişilik üçüncü kuşak gencin hayat hikayelerini ele alıyor.
Türkiye-Hollanda arasındaki göç tarihinin 60’ıncı yılına özel bir armağan olarak hazırlanan kitap, göçün hem geçmişini hem de geleceğini irdeleyen önemli bir kaynak oldu.
Kitap, 2023 yılında ülkemizde meydana gelen depremle ilgili, “2023 Türkiye Depremi & Hollanda Türkiye Dayanışması” ve “Hollanda Türk Göç Tarihinin 60’ıncı yılı”na yer verilerek, Hollanda Türkevi Merkezi tarafından yayınlandı.
Göçün 60’ıncı yılı için özel olarak hazırlanan bu çalışma ile, Hollanda’daki üçüncü kuşak 60 Türk’ün günlük hayatı, eğitim durumu, tecrübe ettiği olumlu/olumsuz anıları, siyasal katılım hakkındaki düşünceleri, Türkiye ile Hollanda arasındaki ilişkilerin kendilerine yansıması ve gelecek planlarına dair düşündükleri aktarılmaya çalışıldı. Bu kitap çalışmasının temel hedefi “anlamak” eylemini ön planda tutmaktı. Aktarılan her bir hikâyede, esnafından sanatçısına, bürokratından akademisyenine, siyasetçisinden fikir adamına dek, herkese üzerine düşen sorumluluğu düşündürmesi hedefiyle okuyucusuna ulaştırılmış. Kitabın tek iddiasının, Hollanda’daki Türk toplumunun hikâyelerini anlamak ve anlatmak olduğu belirtiliyor.
KİTABIN YAZARINDAN BAZI AÇIKLAMALAR
“Literatür incelendiğinde özellikle işgücü anlaşmasının yıl dönümleri bağlamındaki çalışmaların daha çok Almanya’daki Türkler üzerine veya göç eden ilk kuşağın hikâyelerine odaklandığı dikkat çekmektedir. Ancak Türk toplumunun yurt dışındaki varlığını, kalıcılığını ve geleceğini simgeleyen -aslında- yetişen genç kuşaklardır. Bu kapsamda bu proje özellikle literatürde hakkında az sayıda çalışma bulunan Hollanda’daki üçüncü kuşak Türk diasporasına odaklanmaktadır. Bu grup içerisinde ise genç kuşaklar ele alınmaktadır. Proje; Türkiye-Hollanda arasında 1964 yılında imzalanan İşgücü Anlaşması’nın 60. yıl dönümüne özel olarak ilk göç eden işçi kuşağın torunları olan, Hollanda’da doğup büyümüş ve orada yaşayan 18-35 yaş arasında bulunan altmış, üçüncü kuşak gencin hayatından anlatıları aktarmaktadır.
Araştırmacılar, katılımcılara ulaşma noktasında farklı yöntemlere başvurmuştur. Bu, özgün hikâyelere ulaşılmasına da katkı sunmuştur. Bunlardan ilki LinkedIn, X gibi sosyal medya kanalları üzerinden katılımcılara ulaşılmasıdır. Bunun yanı sıra Hollanda’da gazeteci, belediye meclis üyeleri, siyasetçi, akademisyen veya aktivist olan etki kapasitesi yüksek kişilere ulaşılmıştır. Etki kapasitesi yüksek olan bu kişilere proje tanıtılmış ve çevrelerindeki gençlere ulaşılması sağlanılmıştır. Sonuncu yöntem olarak Hollanda’da farklı alanlarda ve farklı ideolojik görüşlere sahip STK’lara ve bu STK’larda bulunan gençlere ulaşılmıştır. Katılımcılara ulaşma süreci genel manada kolay olmakla birlikte Alevi grupların çekinceleri nedeniyle bu gruba -yoğun çabalara rağmen- ulaşılamamıştır. Önemli referans kişiler ve kapı tutucularla iletişime geçilmiş olmasına ve çalışmanın tüm süreçleri detaylı bir şekilde anlatılmış olmasına rağmen bu katılımcılar çalışmaya dahil edilememiştir.
Türkiye ile Hollanda arasında imzalanan İşgücü Anlaşması’nın 60. yılı anısına literatüre anlamlı bir katkı olmasını temenni ederek hazırlamış olduğumuz bu çalışmaya başından beri ilgi gösterip projeyi sahiplenen ve projenin her aşamasında önemli katkılar sunan Hollanda Türkevi Topluluğu ve Türkevi Başkanı Veyis Güngör’e teşekkür ederiz. Araştırma sorularının geliştirilmesi sürecinde değerli katkılarıyla ve dönüşleriyle bu projeye destek veren hocalarımıza teşekkürlerimizi sunarız. Hollanda’daki birçok STK yöneticisi, basın mensubu ve akademisyene ulaşılarak katılımcılara ulaşma noktasında katkı sunan başta Sufat Çelik ve M. Emin Ayverdi olmak üzere tüm destek verenlere teşekkür ederiz. Kitabın son halinin okunmasında geri dönüşleriyle önemli katkıda bulunan Büşra Nur Yıldız, Fatma Nur Ulukan, Hakan Ünay ve Kardelen Murat’a da dönüşleri için teşekkür ederiz. En nihayetinde projenin gerçekleştirilmesinde başat role sahip olan, kıymetli vakitlerini ayırarak yaşanmışlıkları ve tecrübeleriyle bu çalışmanın hayata geçirilmesinde en büyük katkıyı sağlayan görüşmeci arkadaşlarımıza teşekkürü bir borç biliriz. Son teşekkürümüzü de çalışmanın başından beri kıymetli destekleriyle çalışmamızın bir parçası olan Bilal Cebe, Ahsen Cebe ve Sema Atlı İyi’ye etmek isteriz.”
(Derleme, UEFA haberinden sonra devam ediyor)
UEFA’YI BEN DE LANETLEYECEKTİM AMA,
BEŞİKTAŞ-MACCABİ MAÇI YASAĞINI TÜRKİYE İSTEMİŞ
Değerli Okurlarım,
Avrupa Ligi programındaki beşinci maçını 28 Kasım’da İsrail’in Maccabi Tel-Aviv takımı ile oynanacak maçın, UEFA tarafından Türkiye’de değil bir başka ülkede oynanmasına karar verildiğini okuyunca çok şaşırmış ve bu konuda UEFA’yı lanetleyen bir yorum yazmayı planlamıştım.
———————————————
———————————————–
Ne var ki, medyada Beşiktaş kulübünün açıklamasını okurken, satır aralarında, maçın UEFA’nın değil, Türk devletinin yasaklanmak istendiğini okuyunca, şaşkınlığım daha çok arttı.
Beşiktaş’ımıza yapılanın büyük bir haksızlık olduğunu ve Maccabi’ye bir hediye verildiğini idrak edemeyen devletimiz, bu konuda tüm dünyaya örnek olacak bir karar verebilirdi.
Devletimiz UEFA’dan sadece, İsrail’den taraftar yasağını isteyebilir ve İsrail takımını çiçeklerle karşılama töreni yapılacağını bildirebilirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılacacak olan böylesi bir açıklamadan sonra, hiç bir provakosyon işlerlik kazanmazdı.
Haberlerde, maçın Macaristan’da oynanacağı belirtilirken, bu kez Macar makamlarının seyirci yasağı koyduğunu da okuyunca, ‘Yazık ki yazık’ demekten başka bir şey kalmadı.
Beşiktaşımız’a Macaristandaki maçta başarılar dilerim.
************************************
KİTAPTA YER ALAN 60 GENCİN BAZILARINDAN KISA PASAJLAR
(Dilek, 33, Hukukçu, Eindhoven)
GURBETÇİ BENİM İÇİN BİR ANLAM İFADE ETMİYOR
“1990 doğumluyum. Eindhoven’da doğup büyüdüm. Genellikle de Eindhoven’da ikamet ettim zaten. Evde üç kardeşiz toplam. Ben en büyükleriyim. Bir tane 1994 doğumlu kız kardeşim var. 2003 doğumlu da erkek kardeşim var. Babamla yaşıyorum. Annem rahmetli oldu. Ben hukuk fakültesini bitirdim. öncelikle Tilburg Üniversitesi’nde bitirdim hukuk fakültesini. Uzmanlığım da doğa ve çevre hukuku. Daha önce bakanlıkta çalıştım. Şimdi de belediyede çalışıyorum. Yaklaşık 3-4 yıllık çalışma sürecim var zaten.”
(Abdulkadir, 19, Üniversite Öğrencisi, ‘s-Hertogenbosch)
İKİ DEVLETE DE AİTİM
“İsmim Abdulkadir, 19 yaşındayım, Hollanda’da ‘s-Hertogenbosch şehrinde kalıyorum. Utrecht Üniversitesi’nde yapay zekâ bölümünde okuyorum. İlk dedem geldi. Dedem 1973’te ilk Danimarka’ya geliyor. Çalışmak için geliyor bir sene kalıyor. Ardından 1974’te Almanya, Fransa ve Belçika’ya kısa süre çalışmak için gidiyor ve ondan sonra 1975’te Hollanda’ya geliyor ve burada bir iş buluyor. Bir kaynak ve metal fabrikasında iş buluyor ve 25 yıl orada çalışıyor. Sonrasında 1990’da babamı ve ailesini getiriyor, babaannemi, babamı ve 2000 yılında rahatsızlanıyor. 2004 yılında ise vefat ediyor, ben doğmadan iki ay önce vefat ediyor. Sonrasında babam 1990’da buraya geliyor Hollanda’ya 13 yaşında. Burada okuyor, elektrik mühendisi oluyor ve şu an çalışıyor, elektrik mühendisi olarak. Ben 2004 yılında doğdum. Liseyi burada bitirdim ve bu yıl üniversiteye başladım.”
(Rukiye, 27, Dil Terapisti, Lahey)
İSTER HOLLANDALI İSTER YABANCI OL, KANUNLAR ÇERÇEVESİNDE İLERLİYORSUN
“İsmim Rukiye, 27 yaşındayım. Hollanda’nın Lahey şehrinde ikamet ediyorum. Burada doğdum ve hala Hollanda’da yaşıyorum. Kendim, dil ve konuşma terapistiyim. Çocuklarla çalışıyorum 2018’de Rotterdam Sağlık Üniversitesi’nden mezun oldum. Bu alanda şu an 5 senedir özel sektörde çalışmaktayım. Onun yanı sıra birçok gönüllüler platformlarında yer aldım görev aldım ve şu an kendim de bir gönüllüler platformunun başındayım. 2017’de Kudüs ve Sen Gönüllüler Platformu Hollanda’yı kurdum onların çalışmalarını yürütüyoruz. Kırşehirliyim. Ben de bir gurbetçi ailenin çocuğuyum. Benim dedem Hollanda’ya ilk gelenlerden. 1963’te geldi. Kendisi buraya ilk gelen Türklerden burada çalıştı, emek verdi. Ondan sonra evlenip anneannemi Hollanda’ya getirdi. Daha sonra da annem, dayım, teyzem hepsi burada doğdular. Avrupa’da Türk olmak kolay değil. Çünkü burada birçok kimliği temsil ediyoruz. Birçok kimliği taşıyoruz. Hem Müslüman olduğun hem Türk olduğun için bir de tesettürün olursa bayan olarak daha farklı bir temsil göstermen, sergilemen gerekiyor ve iki vatandaşlığın var. Sonuçta biz burada yaşadığımız, buranın da ekmeğini yediğimiz için buranın kanununu, dilini ve kurallarını da bilmemiz gerekiyor.”
(Emin, 23, Sanatçı, Amsterdam)
KENDİMİ EVİMDE HİSSETTİĞİM YERLER
“23 yaşındayım Hollanda’da Amsterdam’da doğdum büyüdüm. Sanatla ilgileniyorum. Mimarlık mezunuyum. Delft Teknik Üniversitesi’nde lisansımı bitirdim. Şu an tekrar mimarlık üzerine yüksek lisansıma devam etmekteyim. 3 çocuklu bir aileden geliyorum. Annem Mersinli, babam Kayserili. Annem ev hanımı ve camide çocuklara hafızlık dersi veriyor. Babam terzi ustası olarak çalışıyor. 1992 yılında Amsterdam’da bir uçak faciası oluyor. Bijlmerramp Felaketi olarak biliniyor, uçak Klein-Kruitberg apartmanına düşüyor. Amsterdam’ın en büyük kazalarından biri olarak tarihe geçiyor. O uçak faciasında uçak babamın yaşadığı apartmana düşüyor. Uçak apartmana düştüğü için Hollanda devleti diyor ki çok özür dileriz böyle bir durum Hollanda sınırları içerisinde yaşandığı için buyurun size oturum vermek istiyoruz diyor ve onun için Hollanda’da kalıyor. Yoksa sonraki hafta tekrar Türkiye’ye gidecekti. O yüzden şimdi ben de buradayım. Benim hep ilgimi çekmiştir insanın doğduğu ve büyüdüğü yerin ona katmış oldukları şeyler nelerdir diye. Çünkü o uçak faciası olmasaydı ben burada doğup büyümeyecektim, belki sanatla ilgilenmiyor olacaktım ya da çok farklı bir sanatla ilgileniyor olacaktım. Bu hep beni düşündürmüştür.”
****************************
Avrupa Türkleri ve göç literatürüne katkıda bulunacağı düşünülen, “Üçüncü Kuşakla Konuşmalar (Anlatı Tarih Çalışması)” kitabındaki 60 hikâye, TÜRKEVİ ve SPICAWORKS Yayınları arasında okuyucuya sunulmuştur.
Kitap, spicaworks.com.tr ve diğer kitapçılardan temin edilebilir.
BİR KÜLTÜR ELÇİSİ VE ARAŞTIRMACISI OLAN VEYİS GÜNGÖR VE ANLATTIKLARI:
Veyis Güngör, sadece Hollanda’daki değil, Avrupa genelindeki Türk toplumunun önemli bir sesi ve temsilcisidir. Göç literatürüne kazandırdığı eserler ve gerçekleştirdiği projelerle, Türk kültürünü ve göçmenlerin hikayelerini geniş kitlelere ulaştırıyor. Güngör, akademik çalışmalarının yanı sıra, toplumsal faaliyetleriyle de tanınan bir isimdir. Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi’nin Başkanı olarak, göçmenlerin karşılaştıkları sorunlara çözüm arayan, kültürel ve sosyal entegrasyonu destekleyen sayısız projeye imza atmış olan bir uzmandır.
Güngör’ün liderliğinde Türkevi, 2000’den fazla etkinlik düzenlemiş ve 150’den fazla kitap yayınlamıştır. Bu başarı, onun vizyoner liderliğinin ve Türk toplumuna olan adanmışlığının bir göstergesidir.
Veyis Güngör, Türk toplumunun yurtdışındaki temsilcisi olarak, sadece geçmişin değil, aynı zamanda geleceğin de bir parçası olmaya devam ediyor. Onun çalışmaları, kültürel mirasın korunması ve yeni nesillerin bu mirası anlaması açısından büyük bir değer taşıyor.
Gerek kitap yayınları ve gerekse pek çok etkinliğin yaratıcısı olan Veyis Güngör, Hollanda’ya göçün 30’uncu yılından bu yana yapılmış olanları şöyle anlatıyor:
Göçün 30, 40, 50 ve 60’ıncı Yıl dönümü
2024 yılının, Hollanda’ya yapılan Türk iş gücü göçünün 60’ıncı yıl dönümü olduğunu artık bilmeyen kalmamıştır. Köşe yazarları, STK başkanları, resmi temsilcilerimiz ve göç ile ilgili olanlar, göçün 60’ıncı yıl dönümünü sürekli olarak hatırlatmaktalar. Bu tür yıldönümlerinde adet olduğu üzere, çeşitli etkinlikler yapılır. Geçmiş yıllar yad edilir. Gelecek tasavvurları yapılır. Benzer yıl dönümleri, hayatın hızlı akışı içinde, şöyle durup, bir öz muhasebe yapmak için önemli bir fırsattır.
Buradan hareketle, Hollanda Türk göçünün 40 yılına şahit olan birisi olarak, naçizane ben de şöyle geriye bir bakıp, yıldönümlerinde neler yaptığımızı hatırlamaya çalıştım. İlk tespitim göçün 30, 40 ve 50’nci yıldönümlerinde, tarihe not düşülecek etkinlikler yapmış olmamızdır. Şimdi de, bu tecrübelerden hareketle, göçün 60’ıncı yılında, yine Hollanda Türklerinin kurumsal hafızasına katkıda bulunacak çalışmalar yapacağım.
O halde, gelin hep birlikte şöyle geriye dönüp son 40 yılı göz önüne getirelim ve göçün yıl dönümlerinde neler yapılmış, kısaca hatırlayalım.
Göçün 30’uncu Yılı
Hollanda’ya yapılan Türk iş gücü göçünün 30’uncu yılında, henüz Üniversiteyi yeni bitirmiş olmanın heyecanıyla, “Batı Avrupa Türkleri; Göçmenlikten Yerleşik Hayata Geçiş” başlıklı Türkçe bir kitap yayınladım. “Göçün 30’uncu Yılına Armağan” olarak yayınlanan bu kitap, belki de Avrupa Türkleri ile ilgili ilk derli toplu bir yayın oldu.
“Göç olgusu ve teorileri” bölümüyle başlayan kitap, “Almanya Türkleri”, “Hollanda Türkleri” ve “İngiltere Türkleri” bölümlerinden oluşmaktaydı. Hollandalı ve Türklerden oluşan 15 akademisyen tarafından hazırlanan kitap, Türkçe yazılan göç kitaplarında kaynak olarak gösteriliyor.
O zaman, İlhan Karaçay’ın yönettiği Avrupa GÜNAYDIN Gazetesi 30’uncu yıl için, bir kompozisyon yarışması düzenlemişti
Naçizane şahsımın da bulunduğu gençlerin bu başarısı Hollanda’nın en büyük gazetesi De Telegraaf’ta geniş bir yer bulmuştu.
Altmış yıllık süreçte, Hollandalı Türkler birçok çalışmaya katıldılar. Murat Can ve Hatice Engin Can, Hollanda’ya göçün otuzuncu yılı için bir çalışma yaptılar.
M. Mustafa İyi & Bahar Cebe, tarihi ilişkilerde önemli bir sembol olan laleye atıfta bulunarak ‘Siyah Lale’ olarak isimlendirmişlerdi.
Göçün 40’ıncı Yılı
Türkevi olarak, göçün kırkıncı yılında Zaandam’daki Tiyatro salonunda, T.C. Rotterdam Başkonsolosu Sına Yurtoğlu, D66 milletvekili Fatma Koşer Kaya ve Türk Halk Müziği sanatçısı Ahmet Baydaroğlu’nun da katıldığı çok yönlü bir “Göçün Kırkıncı Yılı” etkinlikleri gerçekleştirildi.
Aynı yıl, Hollanda Türklerinin tanınmış yazar ve şairlerinden Yavuz Nufel’in titizlikle hazırladığı, “40 Yıl, 40 İnsan, 40 Öykü” kitabı, Türkevi Yayınları tarafından bastırıldı.
Nufel; “Tahta valizler, çuvallar içinde yarma, bulgur, sucuk, peynir, kuru fasulye getirirdik.” diyen ilk kuşağa atıfta bulunarak, “Günümüzde ayda onlarca tırın girip çıktığı, gıda toptancılığında söz sahibi olmak başarıdan da öte bir şey değil de nedir?” sorusuyla, kırk yılda elde edilen başarılara dikkat çekmişti.”
Kitabın, Amsterdam’da yapılan tanıtım toplantısına, Yurt Dışı Türklerden de sorumlu Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın ve T.C. Lahey Büyükelçisi Tacan İldem katıldılar.
Göçün 50’inci Yılı
Göçün 50’inci yıl dönümünde ise, Amsterdam’da bulunan ve Hollanda’ya Başbakanlar yetiştirmiş olan Vrije Üniversitesi’nde, “Uluslararası Türkiye Hollanda İlişkileri Sempozyumu” yapıldı. Türkevi Araştırmalar Merkezi ve Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu’nun ortaklaşa organize ettikleri ve T.C. Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral’ın da katıldığı sempozyumda, “Karma Türk Sanatları Sergisi” de yer aldı.
Programa T. C. Halk Kültürü Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. İrfan Nasrattınoğlu ile birlikte, Türkiye, Ukrayna, Azerbaycan ve Almanya’dan akademisyenler katıldı.
Göç ve Türkiye-Hollanda ilişkileri alanında, toplam 52 bildirinin sunulduğu sempozyum, kitap olarak yayınlandı.
Göçün 60’ıncı Yılı
Yurt dışı Türkler ve Akraba Toplulukları YTB’nin düzenlediği törenden bir görüntü
Nasıl ki, “Perşembe’nin Gelişi Çarşamba’dan Belli” ise, 60’ıncı yıldönümünde yapacaklarımız da, 30, 40 ve 50’inci yıl dönümlerinde yaptıklarımızdan bellidir. Hollanda’da ve Türkiye’de yapılmakta olan programların yanı sıra, bu yıl üçüncü kuşaktan seçilen 60 gencimizin hayat hikayeleri yazıldı ve kitap olarak yayınlandı.
1987-2024 yılları arasında, Türkevi tarafından yapılan 2000’e yakın etkinlikten, sürdürülebilir olan 60 etkinlik seçilerek ve “Göçün 60. Yılına Armağan” olarak yayınlandı.
Öz’ün, özü… her yıldönümlerinde, Yunus’un ve Mevlana’nın dedikleri gibi, “Her dem yeninden doğmak” ve “Yeni şeyler söylemek” gerekir.
TÜRKEVİ’NİN REKOR SAYIDA BAŞARILI FAALİYETLERİNDEN BAZILARI…
40 yıldır, başta kültür ve sanat etkinlikleri olmak üzere, Hollanda’da ve uluslararası çeşitli alanlarda etkin olan Hollanda Türkevi Merkezi’nin çalışmalarını içeren faaliyetlerini gözlemlediğimiz zaman, yapılan çalışmaların ne kadar önemli olduğunu öğrenmiş oluruz.
40 yılda tam 135 eser yayınladı Türkevi…
40 yıllık süreçte, 2000`in üzerinde gazete, dergi taranmış ve 1000’i aşkın haber, yorum ya da köşe yazısı dijital ortama aktarılmıştır. Bu haberler içerisinde Türkevi tarafından organize edilen “Yağlı Güreş Şampiyonası” ve Hollanda çapında büyük ses getiren “Mevlana Etkinlikleri” ağırlığı oluşturmaktadır. Yine en son 7’ncisi düzenlenen “Türkçe Süreli Yayınlar Sempozyomu” da yurttaşlarımızın ve basınımızın ilgisini çekmiştir.
Diğer taraftan hem Türkevi/Hollanda hem de diğer kardeş kuruluşların Hollanda içinde ve uluslararası ölçekte yaptığı yardımlar ve etkinlikler de, dikkate alınabilecek düzeyde yazılı basında yer almıştır. Bunlardan bazıları şunlardır:
Lahey’de İslam ve Demokrasi Sempozyumu Türkiye ve Endonezya Örneği
Örnek ve öncü faaliyetleriyle Avrupa Türk diasporası düşüncesinin, uygulama alanında somut bir örneği olan Hollanda Türkevi Topluluğu, Türk ontolojisinden hareketle yitik değerlerimizi sorgulama, güncelleme gayreti içindedir. Demokrasi, yaygın olduğu şekilde yani Yunan ve Roma Tarihi tezlerinde olduğu gibi tipik bir Yunan düşüncesi olmayıp Avrupa medeniyetinin temellerini oluşturan Türkler ya da Etrüsklerin değeridir ve tarihin bir bölümünde bir Türk düşüncesi olarak tezahür etmiştir. Buradan hareketle demokrasi Türklerin İslam algısı ile ters düşmemektedir. Ancak son on yıllarda İslamın demokrasi ile ters düştüğü tartışmaları hararetle yapılagelmiştir. Avrupa’da yaşayan Türklerin de önüne getirilen bu tartışmalara bir katkı sunmak amacıyla, halkı Müslüman olan iki ülke Türkiye ve Endonezya örneğinden hareketle Hollanda’nın Lahey kentinde İslam ve Demokrasi Sempozyumu organize edilmiştir.
Kosova’da Siyaset Okulu
Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi ve Kosova Demokratik Türk Partisi, birlikte “Siyaset Okulu Projesi” düzenledi. Proje Prizren’e bağlı Prevalac bölgesindeki turistik SHARRI PREVALL tesislerinde gerçekleştirildi. Kosova ile Makedonya sınırları arasında uzanan meşhur Şar Dağları eteklerinde, yoğun kar yağışı altında yapılan Siyaset Okulu üç gün sürdü.
Siyaset Okulu projesi programına, Kosova Demokratik Türk Partisi Genel Başkanı Mahir Yağcılar adına Mamuşa Belediye Başkanı Arif Bütüç ve Kosova Çevre ve Düzenleme Bakanı Danışmanı Fikrim Damka, UETD Hollanda Başkanı ve Türkevi Araştırmalar Merkezi Müdürü Veyis Güngör, Kosova Demokratik Türk Partisi Prizren Şube Başkanı Orhan Lopar’ın yanı sıra Selçuk Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Şaban Çalış ve Prof. Dr. Önder Kutlu, Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Musa Taşdelen, Balkan Uzmanı Erhan Türbedar, SMHO Başkanı Yalçın Yağcı ve SMHO Proje Koordinatörü Abdukadir Çeken katıldı. Programa Kosova’nın çeşitli şehirlerinden katılan 49 kursiyere mezuniyet sertifikası verildi. Program sonunda yapılan sınav sonucunda katılımcılar kendi aralarında yarıştılar. Başarılı olan 10 kursiyer beş günlük Hollanda seyahatiyle ödüllendirildiler.
Uygur Lider Rabia Kadir ve Hollanda Türkleri
On sekiz milyon insanın yaşadığı Hollanda’da, Türkiye Türkleri başta olmak üzere, Türk dünyasının farklı bölgelerinden Hollanda’da yaşayan Türk boylarını temsil eden gruplar bulunmaktadır. Uygurlar, Nogaylar, Irak Türkmenleri, Batı Trakya Türkleri, Azerbaycan Türkleri, Kırgızlar, Kazaklar, Kuzey Kıbrıs Türkleri Hollanda’da yaşayan Türk boylarındandır. Hollanda Türkevi Topluluğu, yıllardır, genelde mülteci konumunda Hollanda’ya gelen ve ayakta kalmaya çalışan Türk boylarının örgütlenmesi, dernek ve vakıflarını kurarak kendi aralarında dayanışma içinde olmalarına yardımcı olmuştur. Hollanda’ya gelen Türk dünyası liderleriyle programlar yapan Türkevi Topluluğu, Uygur lider Rabia Kadir ile ilgili değişik etkinlikler yaparak Doğu Türkistan’daki işkence ve zülme dikkat çekmiştir.
Antalya’da Edebiyat, Demokrasi ve Kültürel Kalkınma Programı Yapıldı
Hollanda Türkevi Topluluğu, Avrupa ve Türkiye başta olmak üzere, Balkanlar, Türkistan ve Orta Doğu ülkelerindeki kuruluşlarla proje bazında iş birliği yapmaktadır. Bu çalışmalardan birisi de Antalya’da gerçekleşti. Filistinli yazar, şair ve gazetecilerin ağırlıklı olarak katıldığı programın içeriği aşağıda yer almaktadır.
Avrasya Yazarlar Birliği, Arap Yazarlar Birliği ve Türkevi Araştırmalar Merkezi tarafından Antalya’da düzenlenen ve üç ayrı kıtada etkin olan kuruluşların temsilcilerinin katıldığı Edebiyat, Demokrasi ve Kültürel Kalkınma Programı yapıldı.
25 – 30 Nisan tarihleri arasında Antalya, Manavgat Çolaklı beldesindeki Golden Coast Resort Hotel’de gerçekleşen eğitim programına Suriye’de yaşayan, farklı kuruluşlara üye ve çeşitli alanlarda uzman Filistinli yazar, şair ve gazeteciler katıldı. Beş günlük hızlandırılmış yoğun program; bilimsel sunumlar, şiir dinletileri, nezekat ziyaretleri ve önümüzdeki dönemde birlikte yapılacak proje ve programların tesbit edilmesinden oluştu.
Eğitim programına Türkiye’den de sosyoloji, dil, edebiyat ve sanat alanında uzman Prof. Dr. Talip Küçükcan, Yrd. Doç. Dr. Yakup Deliömeroglu, Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Özbay, Yrd. Doç. Dr. İbrahim Ethem Polat, Şair Ali Akbaş katılarak birer konuşma yaptılar. Programa Hollanda’dan Türkevi Araştırmalar Merkezi Müdürü ve UETD Hollanda Başkanı Veyis Güngör de katılarak bir konuşma yaptı.
Rusya Müslümanlarının ünlü İslam düşünürü Musa Carullah
Amsterdam’da Türkevi Topluluğu tarafından düzenlenen ‘Biyografı Okumaları’nda, yeni medeniyet tasavvuru için, kültür tarihimizin temel referansları gündeme getirilerek onların hayat tecrübeleri ve fikirleri genç nesillere tanıtılmaktadır. Bunlardan birisi de Rusya Müslümanlarının ünlü İslam düşünürü Musa Carullah Bigiyef’di.
Musa Carullah Bigiyef Programı’ndan kesitler aşağıda sunulmaktadır. Program, Musa Carullah Bigiyef’in yetiştiği topraklarda yaşananların anlatılmasıyla başladı. Bunu takiben, TRT-AVAZ tarafından hazırlanan, ‘Türk Dünyasının Enleri’ programına konu olan Musa Carullah’ı anlatan belgesel izlendi.
Daha sonra Türkevi Topluluğu Başkanı Veyis Güngör, “Musa Carullah’ın hayatı, eserleri, Carullah’ın İslam dünyasını değerlendirmesi, Türkiye izlenimleri ve tecrübesi ile fikirlerinden örnekler” sunumunu dinleyicilere aktardı.
Programın fikir alışverişi bölümünde ise özellikle Avrupa’daki Türklerin Musa Carullah’tan neler öğrenebilecekleri, kişiliğinden ve fikirlerinden hangi derslerin alınacağı üzerinde duruldu.
Veyis Güngör’ün anlatımıyla Musa Carullah:
1500 – 1917 Sovyet Coğrafyası
Musa Carullah’ı anlatmaya ve anlamaya çalışan pek çok kişi, O’nun yetiştiği topraklarda yaşananları anlatıyorlar. Ama tarihçiler, geçmişi bilmeden Carullah’ın anlaşılmasının çok zor olduğunu söylüyorlar.
Bugün Tataristan, Çuvaş ve Başkırdistan olarak bilinen bölge, eski Kazan Hanlığı’nın olduğu bölgedir. Bu topraklarda, yani Kazan’da iki ayrı Türk İslam devleti kurulmuştur. Bunlar Bulgar ve Kazan devletleridir. Bulgar devleti 14’üncü asırda Altınordu devletinin boyundurluğuna girer. Kazan devleti de Altınordu hükümdarı Uluğ Muhammed tarafından kurulur. 1520 – 1552 arası Ruslarla kanlı ve ağır savaşlar yapılır. Kazanlı eski siyasetçi Fevziye Bayramova’ya göre, Kazan sokaklarında oluk oluk kan akar. Kadın ve çocuklar da kılıçtan geçirilir.
Türkler, İkinci Rus Türk savaşı sonrası, yani birinci Katerina döneminin başlamasıyla biraz nefes alırlar. Bu dönemde dini ve kültürel faaliyetlere başlarlar. 1904 yılında Rus-Japon savaşı ve 1905 inkilabıyla Müslümanlar da hareketlenirler. Kazanlı aydınlar öncülüğünde Rusya’nın diğer bölgelerindeki Müslümanlar’ın da katılmasıyla üç defa Müslüman İttifakı Kongreleri yapılır. Daha sonra 1917 Bolşevik ihtilali olur. Bolşevikler ilk yıl toleranslı davranırlar. Ancak, 1918 de gerçek yüzlerini gösterirler. İşte bugün burada anacağımız Musa Carullah, başlıklar halinde ifade ettiğimiz coğrafyada yetişir.
Hayatı
Musa Carullah Bigiyef üzerine çalışan uzman ve akademisyenler, onun hayatını genel anlamda üç ana bölüme ayırırlar. Bunlar:
– Doğumundan Kazan dışına çıkıp, çeşitli İslam ülkelerinde de tahsilini bitirip tekrar Kazan’a döndüğü devre (1875-1904).
– Rusya’da verdiği siyasi, dini ve sosyal mücadele dönemi.(1904-1917 ve 1917-1930)
– Sürgünde geçirdiği ve bir daha memleketine dönemediği dönem.(1930-1949)
Musa Carullah’ın biyografisi bize ne anlatıyor? Ne diyor? Neler öğretiyor?
Musa Carullah’ın biyografisi bizlere, yani hassaten Avrupalı Türkler’e kısaca şu dersleri veriyor:
-
Çok çalışmak, ama çok çalışmak durumundayız.
-
Okumalıyız, not almalıyız, yazmalıyız, tarihe not düşmeliyiz.
-
Aklımızı kullanmalıyız. Tefekkür etmeliyiz. Taklid değil düşünmeyi öğrenmeliyiz.
-
Seyahat etmeliyiz, gözlem ve inceleme yapmalıyız.
-
Teslimiyetçi değil, sorgulayıcı olmalıyız.
-
İçinde yaşadığımız Avrupa ülkelerinin dil ve kültürlerini bilmeli aynı zaman da kendi kültür ve inanç değerlerimize hakim olmalıyız.
-
Sahip olduğumuz maddi ve manevi imkanların kıymetini bilerek, bunları en iyi şekilde değerlendirerek insanlık için sorumluluklar almalıyız.
Veyis Güngör’ü sizlere daha iyi tanıtmak için, kendisiyle ilgili olarak 10 yıl önce yayınladığım bir röportajı yinelemek istiyorum. Bu röportaj ile Güngör’ü daha iyi tanıyacaksınız.
Hollanda’ya sığamayan Veyis Güngör nereye koşuyor?
UETD Başkanlığını bıraktı ama, Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı olarak Anadolu’da, Balkanlar’da ve Asya’da cirit atıyor…
Dünya Türk Forumu’nun ‘Akil Kişiler Kurulu’nda yer alan Veyis Güngör’e, kimler göz kırpıyor
Recep Tayyip Erdoğan’ın inisiyatifi ile kurulmuş olan, Avrupa Türk Demokratlar Birliği (Union of European Turkish Democrats) UETD’nin tam 8 yıl Hollanda başkanlığını yapan Veyis Güngör, bu görevi bıraktıktan sonra da Ankara’nın gözdesi olmaya devam ediyor. Erdoğan’ın, Avrupa’daki Türkler’e ve özellikle Türk gençlerine, Avrupa toplumunun asli bir parçası olduklarını anlatmak ve onlara bu yolda yardımcı olmak için kurulmasına önayak olduğu UETD, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasından sonra, öksüz kalmış gibi görünüyor.
Veyis Güngör, 2015 yılında İstanbul’da yapılacak olan ‘Küresel Kalkınma ve Göç Forum Konferansı’nın ön hazırlığı için, Hollanda’yı temsilen gittiği Ankara’da, çeşitli davetlere katılırken, önemli yerlerde ikili görüşmeler de yaptı.
Amsterdam Türkevi Araştırmalar Merkezi’nin Başkanı olan Veyis Güngör, Ankara ziyaretinde, kısa bir süre önce göreve atanan Başbakan Başdanışmanı Prof. Dr. Vedat Bilgin ve AK Parti Grup Başkan Vekili ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ile akşam yemeğinde bir araya geldi. Veyis Güngör, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Dışilişkiler Genel Başkanı Prof. Dr. Yasin Atay, AK Parti İstanbul milletvekili Dr. İsmail Safi, TİKA Dış İlişkiler ve Ortaklıklar Dairesi Başkanı Dr. Mehmet Yılmaz, EkoAvrasya Derneği Başkanı Hikmet Eren, Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Yakup Ömeroğlu’nu ziyaret etti. Güngör, eski Meram Belediye Başkanı Dr. Serdar Kalaycı’yı da yeni görev yeri olan Cumhurbaşkanlığı köşkünde ziyaret etti. Güngör’e ziyaretlerde Türkevi Topluluğu’ndan Metin Yazarel eşlik etti.
Görüşmelerde öncelikle Avrupalı Türkler’in sorunları ele alındı. Ayrıca Türkevi Topluluğu’nun yeni dönemde Hollanda’da, Avrupa’da ve uluslararası alanda yapacağı faaliyet ve projler üzerinde de fikir alışverişi yapıldı.
Çok yakın bir zamanda genişletilmiş bir iştişare toplantısıyla Türkevi Topluluğu yapısı, çalışma sistemi ve öncelikli çalışma alanlarının belirlerneceğini söyleyen Veyis Güngör ile, Ankara’daki görüşmeler doğrultusunda yeni yapılanma ve yapılacak bazı faaliyet ve projelerle ile ilgili olarak bir söyleşi yaptım.
Hollanda’da, öğrencilik yıllarından itibaren son 30 yılda, bini aşkın etkinlik düzenleyen, yüzü aşkın eser yayınlayan, din, dil, siyasi görüş ayırmaksızın her sivil toplum kuruluşuna maddi ve manevi yardımları esirgemeyen Veyis Güngör sorularımı şöyle yanıtladı:
– Veyis bey, UETD başkanlığını bıraktınız ama, sosyal ve kültürel faaliyetleriniz devam ediyor. Bize öncelikleTürkevi Topluluğu hakkında bilgi verir misiniz?
-”Türkevi Topluluğu, Hollanda’da yaşayan Türk kökenli bir grup gönüllünün bir araya gelerek, Anadolu’dan getirilen norm ve değerlere yabancılaşmadan, içinde bulunulan toplumun da değerlerine farkındalık yaratarak göç, kültür, bilim, siyaset, uluslararası ilişkiler alanında çeşitli faaliyetler yapan bir sivil toplum kuruluşudur.
Hedefimiz; öncelikle vatandaşı olduğumuz ve aidiyet duyduğumuz ülkelere sadakat, gönül ve kültür coğrafyamızdaki insanlara karşı da sosyal sorumluluk bilinciyle hareket etmek, yerelden küresele düşünen ve hareket edebilen etkin bireyler ve saygın vatandaşlar olmak, her alanda katılımı ön planda tutan sosyal Avrupa’nın oluşmasına da kendi çapımızda katkıda bulunmaktır
Türkevi Topluluğu; Türkevi Araştırmalar Merkezi, Avrasya Sivil Toplum Forumu, Amsterdam Tartışmaları, Türkevi Yayınları ve Mesnevi Okumaları gibi alt birimlerden oluşacaktır.”
– Sizin bir de Avrasya Sivil Toplum Buluşmaları çalışmanız var. Bu konuda bilgi verir misiniz?
-”Her yıl yapılmakta olan Avrasya Sivil Toplum Buluşmaları bu yıl Aralık ayında Amsterdam’da yapıllacaktır. Hollanda’da yaşayan Türk ve Akraba diaspora Toplulukların da katıllacağı faaliyet öncelikle topluluklar arası tanışma ve kaynaşmayı hedef alır. Aralık ayında yapılacak Avrasya Sivil Toplum Buluşmalarının şeref misafiri Macaristan’da her iki yılda bir yapılan Turan Kurultayı Başkanı Birö Andras Zsolt ve Türkolog Atilla Mateffy olacaklardır.”
-Hollanda’ya Göç’ün 50′nci yılı çerçevesinde son bir çalışmanız daha olacak. Bu konuda bilgi verir misiniz?
-”Türk İşgücü Göçünden Diaspora’ya; Göç’ün 50. Yılında Hoĺlanda Türkleri Sempozyumu Aralık ayında Ankara’da gerçekleştirilecek. Dünya Göçmenler Günü çerçevesinde yapılacak seppozyum Ankara partneri EkoAvrasya Derneği olacak. Programda ele alınacak başlıca konular şöyle: Birinci Nesil Serüvenleri; Hollanda’da Türkçe Medya; Hollanda’da Türk Girişimcileri; Siyasi Katılım ve Türk Gençleri; AB Türkiye ilişkileri ve Hollanda Türkleri; Hollanda Türk Sivil Toplum Kuruluşları; Hollanda’da dan Tersine Göç. Sempozyum’da ayrıca fotograf sergisi açılacak. Uzmanların davet edileceği sempozyum sonuçları kitap halinde yayınlanacak.”
– Sizin, yüzü aşkın eser çalışmanız var. Şimdi de Yunus Emre hakkında bir çalışmanız oldu.
-”Türkevi Araştırmalar Merkezi olarak, kültür ve medeniyet değerlerimizin içinde yaşadığımız ülkede tanıtılması yönünde sayısız faaliyetler yaptık. Bunları bazıları; Kaşgarlı Mahmud, Evliya Çelebi, Ahi Evran, Mevlana Celaleddin Rumi ve Hoca Ahmed Yesevi gibi değerlerimizi anlatan Hollandaca kitap yayını ve tanıtım programlarıdır.
Bu doğrultuda son olarak Yunus Emre ile ilgili Hollandaca bir çalışmayı tamamlamış durumdayız. Hollandalı yazar Abdulwahid van Bommel’in hazırladığı; başta Yunus Emre’nin hayatı olmak üzere şiirlerinden tercümelerin bulunduğu kitap yayınlanacak. Devamla organize edilecek bir programla kitap tanıtımı ve Yunus Emre programı organize edilecek.”
– Sizin bir de Afrika projeniz olacak. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
-”Kalkınma İşbirliğinde Paradigma Kayması; Afrika’da yeni aktör Türkiye başlığı ile Den Haag’da yapılacak uzmanlar toplantısında, Türkiye’nin Afrika’da uyguladığı yardım politikaları tartışılacak.
Bilindiği gibi, Afrika kıtası yüzyılımızda küresel sahnede ağırlığı giderek artan bir aktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Afrika’nın, zengin doğal kaynakları ve insan kapasitesi tüm dünyanın ve hasseten gelişmiş devletlerin ilgisini çekmektedir. Bu ilgi uluslararası ilişkileri doğrudan etkilemektedir.
Türkiye de Afrika kıtası ile çok yakından ilgilenmektedir. Yakın zaman Türk dış politikasının kaçınılmaz hedefleri arasında yer alan Afrika ülkeleriyle ilişkiler tüm dünya tarafından gıptayla ve ilgiyle izlenmekktedir. Uluslararası aktörler, düne kadar bir Afro-Avrasya (Avrupa-Asya-Afrika) ülkesi olan Türkiye’nin Afrika politikasını anlamaya çalışıyorlar. Bir çok uluslararası yardım kuruluşu; siyasi, insani, ekonomi ve kültür ayakları olan, devamla ikili, bölgesel, kıtasal ve küresel boyuları olan Türkiye-Afrika işbirliğini analiz ediyor. Türkiye’nin bütün bunları uygularken, Avrupalı krum ve kuruluşlardan farklı olarak neler yaptığını merak ediyor, Turkiye’nin kısa sürede elde ettiği başarının sırlarını ögrenmek istiyor. Bu çerçevede Den Haag’da organize edilecek Afrika’da yeni aktör Türkiye çalıştayı yukarıdaki merakı gidermeyi hedefliyor.”
– Bir de Afganistan projeniz olacak.
-”Hollanda’daki Türk sivil toplum kuruluşları ile Afganistan’da etkin olan sivil toplum kuruluşlarının karşılıklı ilişkilerinin geliştirilmesi ve iyileştirilmesi çerçevesinde bugüne kadar yürütülen projelere bir yenisi daha eklenecek. Geçtiğimiz yıllarda Şıbırgan’da Kuzey Afganistan’da açılan ilk özel Gülistan Kütüphane ve Araştırma Merkezi projesine önümüzdeki yıl yeni bir eğitim projesi eklenmiş olacak. Hollanda’da yaşayan Afganistan diasporasının da dahil edileceği proje çerçevesinde Türkevi Topluluğu altında hizmet veren Avrasya Sivil Toplum Forumu Hollanda’da projeyi anlatmak için bir dizi faaliyetler yapacak.”
– Veyis bey, maşallah, bunca uğraştan sonra durulmanız gerekirken daha da aktif hale geldiniz. Nedir bu aktivitelerin kaynağı, daha neler yapacaksınız?
– ” Uğraşılarımın ardında bir şey aramayın lütfen. İnsanlar baş koydukları yolda ilerlemeyi hedef alırlar. Ben de bu yolda devam ediyorum. Yapacağımız aktiviteler aralıksız devam edecek. Pazartesi günü, NATO toplantısına gelen milletvekillerimizi medya ve sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle yemekte buluşturacağız. Bu ayın sonunda da, Amsterdam tartışmaları çerçevesinde yapılacak olan toplantıya, AK Parti Grup Başkan Vekili ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal bey de katılacak. Gelecek yılın programı da bir hayli kabarık olacak.”
Editör: Ahmet Biracı