CHP’nin geçtiğimiz günler de; tek maddelik teklif ile sadece başörtüsü kullananlara değil, kullanmayanlara da güvence getiren teklifi sonrası gözler AKP ve MHP’deydi.
Karşı açıklamalar geldi, yasa değil, “Anayasa” dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Erdoğan,değişim için talimat verdiğini açıkladı.
CHP’nin teklifindeki “giymek ya da giymemek” vurgusu önemliydi, kadınların hiçbir biçimde farklı bir kıyafeti kullanıp kullanmamak konusunda zorlanamayacağına vurguydu...
Ardından, Erdoğan’ın Alevi hamlesi...
Hamle ilk değil, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın daha önceki Bakanlık yıllarında da vardı bu hamleçalıştaylar adı altında...
O zaman, Erdoğan Başbakan, Gül Cumhurbaşkanıydı...
Çalıştaylar yapıldı,çözüm olmadı.
Çözülmesi istenmedi!..
Şimdilerde;Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kültür ve Turizm Bakanlığımız bünyesinde Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, cemevlerinin tamamının yönetimini yürütecek" dedi.
Erdoğan'ın önceki gün Şahkulu Sultan Dergahı ve Cemevi'nde, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde "Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı" kurulacağını açıklamasıyla ilgili Alevi kurumlarından ortak açıklama geldi.
Açıklama da; “yine her zaman yaptığı gibi Alevilerin kendi öz örgütlerini yok sayarak, çevresinde toplayabildiği kimi göstermelik, kimi irili ufaklı muhataplarıyla, sanki tüm Alevi topluluklar ve örgütleri kendi arkasındaymış gibi, bir fotoğrafın önünde Alevilere sözüm ona müjde adı altında sözüm ona demokratik bir reform paketini açıklamıştır.” Denildi.
Ve pakete yönelik saptamalar dillendirildi. Denildi ki “Açıklanan paket ne demokratiktir, ne de müjdedir. Aksine bu paket Aleviliğin şimdiye kadar kamu gücüyle soluksuz bırakılmasının, Aleviliğin tabutuna son çivileri çakma niyetinin paketidir.”
Alevilerin sorunları, ne cemevlerinin elektrik, su sorunu, ne imar sorunu, ne de dedelere dağıtılacak maaş sorunu.
Alevilerin sorunları, doğrudan negatif ayrımcı esaslara göre yapılandırılmış, buna göre işleyen siyasal rejimden kaynaklanan, siyasal rejimin 12 Eylül askeri faşist darbesinden beri dinselleştirilmesi ile kronik hale gelen sorunlardır.
Alevilerin en temel talebi biri eşit tanınma, eşit yurttaşlık haklarının sembolik bir ifadesine dönüşen ‘cemevleri ibadethanemizdir’ talebidir.
Ancak bugüne dek cemevlerinin ibadethane statüsüne kavuşturulmasına dair hiçbir adım atılmadı.
Alevi toplulukların en önemli sorunu olan sosyo-politik, sosyo-kültürel düzeyde kamu gücüyle örgütlenen, kamu gücüyle yeniden üretilen negatif ayrımcılık ısrarla reddediliyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı bir kurum oluşturularak, burada kendi ölçülerine uygun, yandaş Alevi kökenlilerin istihdam edileceği müjdeleniyor(!)
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına göre, isteyen dedeler bu yeni oluşturulacak kurumda kadroya alınıp maaşa bağlanacakmış!
Aleviler ve onların kurumları olarak, devletin hiçbir dini finanse etmesini, kamu kaynaklarını şu ya da bu dinin aleyhine peşkeş çekmesini kabul etmiyor.
Aleviler, Pir Sultan gibi, sünnileştirmeye çalışılan Yunus Emre gibi, kameralar karşında övseler bile 'meczup' diye takdim edilen Hacı Bektaş Veli gibi, “yok olur, yoksul olur, aç kalır ama bir avuç buğdaya tamah etmeyiz. “ kararlılığındadır.
Militarist bir milliyetçilik anlayışıyla, Aleviliğin en temel düsturu ‘72 milleti bir nazarla görmek’ ilkesi taban tabana zıttır.
Çünki Alevilerin Zülfikarı Nil Deryası’nda yüzedura, kılıcı tahtadandır! Çünki Aleviler, 'Hepimizin Peygamberinden, hepimizin Ali’sinden, hepimizin Ehli-Beyt’inden, hepimizin Kerbela’sından' söz edenler bilmelidir ki, hem Muaviye’nin, hem Ali’nin, hem Hüseyin’in, hem onun başını kesenlerin safında yer almaz” kararlılığındadır.
Bu kararlılık devam ediyor , edecektir de...
Ya dönenler?
Mum gibi sönecektir, net!...