Her yılın 14 Temmuz günü; genellikle Asya kıtasının Orta-Doğu alt sisteminde yer alan ve Mersin kıyılarından başlayan hilal gibi bir yay çizerek Tarsus, Adana, Hatay gibi illerimizi içine aldıktan sonra kıvrılarak dönen, Suriye’de ise, Tartus, Lâzkiye ve Cebel-i Ensâriye bölgelerinden uzanıp Lübnan'ın kuzey kıyılarında sonlanan; kimilerince “Alevi hilali” ve bazı Alevi aydınlar tarafından ise “Altın Hilal” olarak adlandırılan coğrafyada yaşayan halklar tarafından adına “Evvel Temmuz” denilen şenlikler düzenlenmektedir. Son yıllarda bu şenlikler, Samandağ gibi bazı ilçelerde bir haftaya yayılan Evvel Temmuz Festivali adı altında uzun süreli bir zamana yayılmaktadır. Hemen bu noktada belirtmemiz gerekir ki, “Festival” Latince kökenli bir sözcüktür. Ve “Festi=Ekmek” ve “Vale=Paydos” sözcüklerinin birleşmesinden türetilmiştir. Türkçemizdeki tam karşılığı ise “Şenlik” sözcüğüdür. Ve bizdeki Ramazan oruçlarının ardından kutlanan Ramazan Bayramı gibi etkinliklerin karşılığı olarak kullanılmaktadır. Kanımca bazı etkinliklere isim vermek söz konusu olduğunda bunlara Latince kökenli festival demek yerine, şenlik adını vermek daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Başlangıçta hemen altını kalın çizgilerle çizerek belirtmemiz gerekirse “Evvel Temmuz” bir doğa, tarım, hasat, bolluk ve bereket, mevsimsel yaşam döngüsü ve bir yeni yıl bayramıdır. Hangi günlerde kutlanacağı hakkında birbiriyle çelişkili çeşitli tarihler verilmektedir. Ancak Tarih yönünden bakıldığında “Evvel Temmuz”, “Hıdır Ellez’e” benzer. Nasıl ki “Hıdır Ellez” 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece yarısı başlayıp,6 Mayıs’ı 7 Mayıs’a bağlayan gece yarısı bitmekteyse; “Evvel Temmuz” da buna benzer bir biçimde 13 Temmuz’u 14 Temmuz’a bağlayan gece yarısı başlayıp, yine 14 Temmuz’u 15 Temmuz’a bağlayan gece yarısı sona ermektedir. Toplumsal kültürün önemli unsurlarından birisini oluşturan eğlence ve şenlik kültürünün tipik ve özgün örneklerinden birisini oluşturan “Evvel Temmuz”un tarihsel kökenleri, MÖ 5000’li yıllarda kurulmuş olan antik Sümer Devletine kadar gitmektedir. Tarihteki kurumsal anlamda kurulmuş ilk devlet olan Sümer Devleti, adına Mezopotamya denilen topraklar üzerinde zamanına göre çok ileri sayılabilecek bir uygarlık kurmuştur. Yazıyı ve sayıları icat eden onlardır. Ve kendilerine göre bir takvim sistemi geliştirmişlerdir. İşte Evvel Temmuz, bu takvim sistemiyle ilgili bir etkinlik olarak doğmuştur. İşin aslına bakarsanız, bugün kullandığımız miladi takvimde 14 Temmuz olarak belirlenmiş olan gün, antik Sümer takviminde 1 Temmuz gününe isabet etmektedir. Ve bu 1 Temmuz günü Sümerlilerde yılbaşı günü olarak kutlanmaktadır. Evvel Temmuz günü, o günlerden bugünlere kadar çağlar boyunca şekil, biçim, içerik, anlam ve izlence değiştirerek gelmiştir. Evvel Temmuz şenliklerinin ortaya çıkış söylencesi olarak çağa, zamana ve uygarlıklara göre değişiklik gösteren çok çeşitli öyküler dile getirilmiştir. Evvel Temmuz; çok tanrılı dinlerin yaygın olduğu antikite döneminde hasadın yapıldığı ve bir sonraki hasat döneminin bereketli geçmesi için Sümer bereket tanrısı Dumuzi’ye kurbanların kesildiği, toplu yemeklerin yenildiği, çeşitli oyunların oynandığı, akraba mezarlıklarının ziyaret edildiği, tütsülerin yakıldığı ve çeşitli şenlik ve eğlencelerin düzenlendiği özel ve önemli bir gün olarak kabul edilmiştir. Tek tanrılı dinler dönemine geçildikten sonra bu kültür, özellikle İslamiyet’in doğuşu ve yaygınlaşmasından sonra, daha çok Arap Alevi nüfusun yaygın olduğu Alevi hilali diye tanımlanan Akdeniz kıyı şeridindeki ülke ve şehirlerinde kutsanmış bir gelenek olarak devam ettirilmiştir. Bolluk ve bereket tanrısı inancına ve Evvel Temmuz benzeri çeşitli şenliklere öteki antik uygarlıklarda da rastlanmaktadır. Sümerlerde Dumuzi olarak bilinen bu tanrı, Eski Mısır’da Osiris, Babil uygarlığında Tammuz, yine aynı Alevi hilali coğrafyasına denk düşen topraklarda uygarlık kurmuş olan Fenike uygarlığında Adonis ve Anadolu’da yine Tammuz olarak bilinmektedir. Bu isim, zamanla çeşitli değişimler geçirerek günümüze kadar gelmiştir. Bugün kullandığımız Rumi takvimdeki Temmuz ayının adı da buradan gelmektedir. “Evvel Temmuz”a ilişkin Yunan mitolojisinde anlatılan bir öyküye göre, Adonis ya da onun öteki kültürlerdeki karşılığı olan Temmuz ona âşık olan tanrıçanın kıskançlığı yüzünden yeraltına hapsedilmiştir. Daha sonra yaptığından pişmanlık duyan aynı tanrıça, Temmuz’u affetmiş ve yer yüzüne çıkmasına izin vermiştir. Böylece yılın altı ayını yer altında geçiren Temmuz ya da Adonis, yılın geriye kalan altı ayını ise yeryüzünde geçirmek zorunda bırakılmıştır. Her yıl sonbaharla birlikte ağaçların yaprak dökmesi ve meyvelerin tohuma dönüşmesiyle birlikte uykuya dalan doğa gibi, Temmuz da yer altına çekilerek tanrıçadan uzaklaşmıştır. İlkbaharın gelip doğanın uyanması ve çiçeklerin açmasıyla birlikte yer altından çıkan Temmuz, yeniden tanrıça ile birlikte olmaya başlamıştır.

Mitolojideki bu anlatım, doğanın sonbaharda ölüp ilkbaharla birlikte yeniden canlanmasını ifade etmektedir. Temmuz’un yeryüzüne tekrar dönüşüyle birlikte dünyaya aşk, sevgi bolluk ve bereket de onunla birlikte gelmektedir. Dikkat edilirse, baharla birlikte çiçek açan meyve ve sebzeler 14 Temmuz tarihi itibariyle olgunluklarının ve yoğunluklarının doruğuna ulaşmaktadırlar. Bu günlerde bolluk ve bereket de her yana yayılmaktadır. İşte Evvel Temmuz törenleri bu bolluk ve bereketi kutsamak için düzenlenmektedir. Sümerlerden Yunanlılara kadar çoğu ülkede isim değiştirerek süregelen bu efsane, aşk bereket ve bolluğun simgesi olarak kabul edilmiştir. Tek tanrılı dinlere geçildikten sonra, yeni algılar, yeni söylenceler ve yeni kutlama biçimleriyle bu geleneğin günümüze kadar ulaştığına tanık oluyoruz. “Evvel Temmuz” kutlamaları dinsel bir ritüel olmaktan daha çok, yukarıda da değinildiği gibi bolluğun, bereketin, aşkın ve hasat mevsimine erişmenin kutlanmasıdır. Şenlik kapsamında yapılan etkinlikler, dini bir ritüelden daha çok bir şenlik, toplu eğlence ve müzikli oyunlu topluca yeme içme etkinlikleri şeklinde adeta bir düğün havasında geçmektedir. Evvel Temmuz ayrıca Adana, Mersin ve Antakya gibi kimi yörelerde Hazret İsa’nın 12 Havarisiyle ilgili bir Hıristiyan bayramı olan “Havariyun Bayramının” 14 Temmuz’a denk düşmesi nedeniyle de kutlanmaktadır. Uzun yıllar Fransız manda yönetimi altında kalmış olan Lübnan, Suriye, Hatay ve İskenderun gibi bazı yörelerde, Fransız kültürden etkilenen kimi topluluklar tarafından ise, Fransız İhtilali’nin yıldönümüne denk gelmesi nedeniyle “Bastille Günü” olarak kutlandığına da tanık olunmaktadır. Ancak bu bayramın kültürel ve dini kaynakları arasında yer alan önemli bir diğer belge ise, Arap Alevi din bilginlerince yazılmış olan ve bu inanç ve değerler sistemince kutsal sayılan bayramların, önemli günlerin tarihlerinin ve anlamlarının yer aldığı “ıyed” (Bayramlar) Kitabı’dır. Bu kitaba göre “Evvel Temmuz” bayramının adı “İydil Havariyun” yani “Havariler Bayramı”dır. Bir başka dinsel söylenceye göre, bu bayramın kutlanmasının bir diğer nedeni ise, özetle şu şekilde anlatılmaktadır. Öyküye göre, Hıristiyanlığı yaymak amacıyla Kudüsten yola çıkan havarilerden ikisi Antakya’ya gelmiştir. Bu havariler Şehre girdikleri esnada Habib-i Neccar ile karşılaşmışlardır. Habib-i Neccar, yatalak oğlunun bu havariler tarafından iyileştirilmesi sonucunda Hz. İsa’ya biat ederek Hristiyan olmuştur. Havariler ve Habib-i Neccar’ın söylem ve davetlerine karşın Antakya halkı, kendilerine empoze edilmek istenen bu yeni din inanışını reddetmiştir. Halk arasında cereyan eden bu çeşit tartışma ve gerilimler Antakya kralının kulağına kadar gitmiştir. Durumdan hoşlanmayan kral, Havarileri zindana atmıştır. Havarilerden uzun süre haber alınamayınca Kudüs’teki yetkililer tarafından üçüncü havari olan Hz. Şemğun Antakya’ya gönderilmiştir. Öyküye göre, Hz. Şemğun gerçek kimliğini gizleyerek saraya sızmış ve kralın güvenini kazanmıştır. Amacı havarileri bulmak ve onları zindan esaretinden kurtarmaktır. Bu çeşit uğraşılar içindeki Hz. Şemğun bir yolunu bularak tutsakları kralın huzuruna çıkarmayı başarmıştır. Kral tarafından bir çeşit sınavdan geçirilen Havariler, Hz. İsa adına dua ederek kralın huzurunda bir kör, bir abras (albino) hastası ve kötürümü iyileştirmişlerdir. Aynı havariler daha sonra vezirin ölü oğlunu da diriltince; bu mucizelerden çok etkilenen kral, hemen oracıkta Hz. İsa’ya biat ederek Hristiyan olmuş ve Havarileri serbest bırakmıştır. Anlatıldığı biçimiyle gerçeküstü bir şehir efsanesi olan bu olay da yine öyküde belirtildiğine göre, bugün kullandığımız Miladi Takvim’ deki 14 Temmuz gününde gerçekleşmiştir. İşte kimilerine göre Evvel Temmuz şenlikleri bu kutlu olayın yıldönümünü kutlamak amacıyla yapılmaktadır. Zaman içerisinde Evvel Temmuz şenlikleri öteki kültürler tarafından unutulmuştur. Ancak Arap Alevileri bu kültürü ve inancı, sistemli ve kararlı bir biçimde günümüze kadar sürdürmüşlerdir. Evvel Temmuz kültü bu nedenle Arap Alevileriyle özdeşleşmiştir. Yörede yaşayan Arap Alevileri bu bayramda kurbanlar keserler. Buğday ve et ile yapılan ve adına “Hırisi” denilen özel bir bayram yemeği yaparlar ve bunu yakın çevrelerindeki herkesle paylaşırlar. Ancak günümüzde Evvel Temmuz şenliklerinin içeriği ve programı çok daha genişlemiş ve çeşitlenmiştir. Günümüzde Evvel temmuz şenlikleri daha çok, günlük yaşamın tekdüze yörüngesinden çıkarak yaşamı renklendirmek, yaşama şiirsel bir anlam katmak ve yaşamın rutin döngüsünün dışına çıkarak bir süreliğine de olsa özgürleşmek amacıyla düzenlemektedir. Çeşitli soyut düşüncelerle insanları ötekileştirmeyen, toplumcu ve kamucu bir anlayışla özgürlük ve eşitlik idealine gönül veren, insanların barış içinde bir arada kardeşçe yaşama arzusunu içselleştirmiş olarak bu arzuyu ileriye taşımayı amaç edinen ve yaşamın her alanında insanca erdemleri yücelten topluluklarca düzenlenen Evvel Temmuz bayramı kutlu olsun.

MEÜ E. Öğr. Gör. Uzm. Celal TEZEL