Mersin'de tiyatro yaptığımı sanıyordum, İstanbul'a gidip, ustaları ve onların tiyatro oyunlarını görünce Mersin'de " müsamere" yaptığımızı gördüm, anladım.

1989 yılında tiyatroyu öğrenmek amacıyla İstanbul'a gittim.
Mersin'de tiyatro yaptığımı sanıyordum, İstanbul'a gidip, ustaları ve onların tiyatro oyunlarını görünce Mersin'de " müsamere" yaptığımızı gördüm, anladım. 
Para varlığım bir hafta yetebildi ancak. 
Öğrencilerin gittiği part-time işlere gittim.
Ortaköy Kültür Merkezi baskıya uğramış, tiyatronun usta isimleri destek amacıyla orada açılan tiyatro kursuna gönüllü katılmış ders vereceklerdi.
Hemen gittim kaydımı yaptırdım. 80 civarında öğrenci vardı.
Ders veren ustalar arasında Cevat Çapan, Zeki Göker, Yavuzer Çetinkaya da vardı.
Ben içine kapanık biriydim, kendimi ifade etmeye korkuyordum. Kalabalığın içinde kaybolmuştum neredeyse.
İki olay hayatımı değiştirdi ve karakterimi güçlendirdi, özgüvenimi yerine oturttu.
İlki Yavuzer ustanın dersinde oldu.
Hoca bir çalışma yaptırıyordu.
Önce erkekleri sahneye çıkardı, " hepinizi bir hücreye tıkmışlar ve çıkış yok" dedi. Sahnedekiler bağırıyor çağırıyor, sloganlar atıyor, kendilerini hocalarına göstermek için çırpınıyorlardı. 
Ben ise bir köşeye çömeldim, öylece oturdum.
Sonra kızları sahneye (hücreye) aldı. Yine kargaşa, ben hala köşede sessiz...
Sonra kızları serbest bıraktı, daha sonra erkekler de serbest dedi. Herkes sahneyi boşalttı. Ben hala köşede sessizce oturmaktayım.
Yavuzer hoca sahneye çıktı, masasına oturdu. Birden beni fark etti. Sen niye gitmedin dedi.
Kafamda kurguladığım sözleri heyecanımı bastırarak söyledim: Efemine bir tavırla; 
"HOCAM, KIZLAR ÇIKSIN, ERKEKLER ÇIKSIN DEDİNİZ, AMA BİZİM İÇİN BİRŞEY DEMEDİNİZ" dedim. 
Birden kahkahalar attı. Tüm salon güldü.
Çalışmadan sonra beni yanına çağırdı, kimsin nesin nereden geldin vs. Anlattım ve o günden sonra yakınlaştık, arkadaş olduk. Ortaköy sahiline gider, çay şarap ne olursa içerek sohbet ederdik. Daha doğrusu ben sorar, o bıkmadan usanmadan anlatırdı.
Sevgili hocamdan öyle güzel şeyler, incelikler, ayrıntılar öğrendim ki! 
Sonra bu öğrendiklerimin üstüne koyarak öğrencilerime aktardım.
O günlerde o ustalardan öğrendiklerim sayesinde, bugün yüzlerce öğrencim konservatuvar okudu, ülkenin her yerinde gurur duyduğum sanat insanları oldular.
1992 yılında, çok genç ve en verimli yaşta kaybettik sevgili Yavuzer Çetinkaya hocamı.
Sevgi, saygı ve minnetle anıyorum.