Merak etmeyin çok kısa bir yazı olacak.

Merak etmeyin çok kısa bir yazı olacak, zira elimizdeki o sihirli cihazlardan okumaya zaman ayıramıyoruz.

Son beş-altı yıldır edebiyat eleştirisine yoğunlaştım. Ancak ülkenin siyasal ve sosyal değişimleri o kadar hızlı ki, bir durakta durmanız mümkün mü? ‘’Son yirmi yıl’’ bahanesine de artık sığınmaktan vazgeçeceğim. Önceki 75 yılda doğru şeyler yapsaydık, son yirmi yılı bu ortaçağ zihniyetine teslim eder miydik? Yazı kısa olacak demiştim ancak yine kendimi kaptırdım gidiyorum.

Daha önceki bir yazımda da yazmıştım,bu çağda enformasyon ve bilgi hangi gücün elinde toplanmışsa hakikati o belirliyor.Aslında bu olgu  salt bu çağa özgü değil.Özellikle 19.yüzyılın ortalarına doğru iktidarı elinde bulunduran güç,Michel Fouccault teorisiyle kitlenin ruhuna sahip olmaya başlamıştı.’’Hitler’’in Goebbels miti’’ de hafızalara 19.yüzyılda kazınan ‘’propaganda tanrısı’’dır.

Yazının başlığına bakıp bu kadar yeter, asıl derdin nedir diye sorduğunuza eminim.

Derdim,bağımlı ve kontrol edilebilir medya ve ülkenin sanat gerçeği üzerinden artan endişem.Geçtiğimiz günlerde Halk TV sahibinin Flash TV’yi satın aldığını duyurmasından sonraki gelişmelerde duyarlı her yurttaşın benim gibi endişelenmesi normal değil mi acaba?.Normal yasalar gereği bir iş insanı malını satıyor ancak bir güç hayır sattığın ürünü kullanacak kişi bana muhaliftir deyip satışa izin vermiyor.Tehlikenin farkında mısınız?

Türkiye’de medya ikiye ayrılmış durumda bir kısmını merkezi iktidar,bir kısmını da ben iktidara gelirsem senden daha yönetirim diyen muhalefet ve onun belediyeleri.Her iki güç te medyayı verdiği finans ve kredi desteğiyle kontrol altına almış durumda.Her iki taraf için söylüyorum,bu ilişkiden ahlaklı bir gazeteci de çıkmaz hakikat ta.

Medya gibi sanat ve kültür üretimini de aynı yöntemle o iki güç kontrol ediyor. Buradan da ne ahlaklı bir sanatçı çıkar ne de sanat.

Son söz;bağımsız medya,özerk sanat..

Uzatmayacağıma söz vermiştim..