Bugün belediye başkanlarının salon toplantıları düzenleyip, icraatlarını övme günü değil; halkı harekete geçirmenin yolunu arama günü!

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin acısını, işkencesini ve zulmünü derinden yaşamış bir gazeteci olarak, bugün ülkemizde yaşanan anti-demokratik uygulamalar karşısında suskun kalmamız mümkün değil. Güzel ülkemizde günbegün derinleşen haksızlıklar, toplumsal ruh halimizi alt üst etmektedir.

Artık sahte TÜİK verileriyle gerçeklerin üstü örtülemiyor. Vergi yükü altında ezilen memurdan kepenk kapatmak zorunda kalan esnafa, emeğinin karşılığını alamayan çiftçiden gelecek kaygısıyla yaşayan gençlere kadar herkesçe hissedilen bir baskı var. Kadınlar, yaşlılar, çocuklar; ormanları, çevreyi korumaya çalışanlar; köylülük vasfı elinden alınan mahalleliler... Hangi birini sayalım? Toplum olarak alışık olmadığımız bir yaşam tarzı bizlere dayatılıyor.

Çok şey yaşamış bir ulus olarak, aç kalsak bile şükretmeyi bilirdik. Karnımız aç ama onurumuzla dik yaşamayı öğrendik. Ancak bu kadarına da layık olmadığımız ortada.

Sabır taşı patlamıştır. Bugün “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” ata sözü geçerliliğini yitirmiştir. Toplumun gözleri açılıyor; ezilenler, sömürülenler, işsizler, köylüler, kentliler, emekçiler artık haklarına sahip çıkma zamanının geldiğini görüyor.

Bu kasırga karşısında birey olarak tutunmamız zor. Ancak birlik olup, toplumsal muhalefeti harekete geçirdiğimizde bu karabulutlar dağılabilir.

Sivil toplum örgütleri, milletvekilleri, belediye başkanları, meclis üyeleri, parti yöneticileri; artık koltuklarından kalkıp, halkın arasına karışma zamanıdır. Yaşanan haksızlıkları ve anti-demokratik uygulamaları ısrarla halka anlatmalı, bu konuda bilinçlendirme çalışmaları yapmalıdırlar.

Bugün belediye başkanlarının salon toplantıları düzenleyip, icraatlarını övme günü değil; halkı harekete geçirmenin yolunu arama günü! Halkın gırtlağına bıçak dayanmış, çare aranması gereken zulüm dönemindeyiz.

Hep birlikte, dört bir yanımızı saran bu karanlığı aydınlığa dönüştürebiliriz. Gün, bireysel hesapları bir yana bırakıp toplumsal çıkarları öne koyma günü. Yasaların izin verdiği çerçevede, barışçıl yollarla haklarımıza sahip çıkabiliriz.

Haksızlıklara boyun eğmeden, dayanışmayı elden bırakmadan, hukukun ve demokrasinin içinde kalarak geleceğimizi yeniden inşa edebiliriz.

Hep birlikte daha adil ve onurlu bir yarına...