''kapitalizm zekidir;bunalımını bayrakla örter,sen de göz yaşı içinde marş söylersin''
150 yıl önce bugün var olan ulusal devletlerin belki de yarısı yoktu. Bir ulusa ait olma düşüncesi özellikle imparatorluklar çağının sonlanmasıyla son iki yüzyılda meydana geldi. Benedict Anderson’un ‘Hayali Cemaatler’’ metaforu üzerinde kavramlaştırdığı ulus, insanın ona yüklediği aşırı romantizm (kan bağı ve din gibi) perspektifinde kendi ırkına kin ve düşmanlık beslemesini ve bunun sonucunda iki dünya savaşında binlerce insanın katledilmesi gerçeği.
İnsanlığı ve coğrafyayı ulusal sınırlara bölerek, her biri kendinin ‘’en eski ve en köklü olduğunu’’ iddia eden ve sürekli ‘’dış düşmanlara’’ karşı bir ‘’biz’’ kimliğiyle kendilerini meşrulaştıran ulus-devletlerden (1) kurtulmak, şimdilik bir ütopya gibi duruyor. Louis Althusser de bu ütopyanın zorluğunu ünlü eseri ‘’Devletin İdeolojik Aygıtları’’ile destekler.
Ulus-devletin sürdürülebilirliğinde,baskı aracı olarak kullanlan ekonomik (üretim araçları),sosyal ve kültürel araçlar önemli unsurlardır. Ulus kültürünün oluşması, özellikle egemen ideolojiye bağlı bir eğitim sistemini zorunlu kılar.
Yukarıda sözünü ettiğim Althusser’in ünlü tezi ‘’devletin ideolojik aygıtları’’ kümesinde bulunan ulusun kültür hegemonyasının önemli bir aracını da müzik oluşturur.
Geçmişten günümüze, müziğin devletin yüceltilmesinde,ihtişamını vurgulamasında önemli bir unsur olduğunu biliyoruz. Özellikle 19.yüzyılda Avrupa’da devletin gücünü dışa vurulmasında müziğe önemli bir misyon yüklenmiştir. Burada üzerinde durulması gereken esas ayrıntı; ulus devletin mevcut statükoyu diri tutmak için Hobsbawm’ın ‘’geleneğin icadı’’ kavramına sık sık başvurmasıdır.Eric Hobsbawm şöyle der; hızlı toplumsal değişim sonucunda toplumda eski geleneklerin içine oturduğu sosyal örüntünün zayıflaması veya yok edilmesi durumunda tarihsel malzemenin tümüyle yeni kültürlere cevap veren geleneklerin icadı için kullanımı.(2)
Milli marş olgusu, Fransız devriminden,hatta 19. yüzyılın başlarında önce pek ortalıkta görülmez. Kuskusuz, İskoç kabilelerinin savaşçıları, gaydalarının eşliğinde savaşa girerken veya Osmanlı mehteri askeri coştururken, müziğin moral kamçılayıcı bir araç olarak kullanımı söz konusu olmuştur. Ancak 1800'lü yıllarda müziğin bir milli duygunun tezahürü olarak, milliyetçilik olgusuyla
koşullara giriştiğini görüyoruz. Yani 1850'lere gelindiğinde bir Good Save the Queen (Tanrı kraliçeyi korusun), Britanya imparatorluğu’nun yönetici sınıfından onların gözlerini dolduracak veya Amerika İç Savaşı'nda güneyin yavan şiveli delikanlıları ‘’Dixie’’ eşliğinde ölüme gideceklerdir. Benedict Andersen,Hayali Cemaatler adlı ünlü kült eserinde,’’özellikle yaratılan Hayalet Cemaatler’de bir sürü birbirini tanımayan insanın aynı anda aynı milli marşı terennüm ederken duyguları birlik ve birliktelik duyguları,aslında kurgulanmış bir varlık olan ulus devletin gerçekleşmesinde büyük rol oynayacaktır’’ der.(3)
Osmanlı ve Cumhuriyet Döneminde Müzik
Osmanlı dönemi müzik eğitimi genel olarak meşk sistemi ile aktarılmıştır. Osmanlı müziğinin meşk ile üretiminin yanında mehter olarak bilinen kültürel yapısı da vardı. Osmanlı'nın yıkılma dönemine kadar mehter,ordunun bir parçası olarak savaşta askerin moralini arttırmak ve düşmanı korkutmak için uygulanan bir müzikti. Ordunun çevresinde bulunarak savaş öncesi vurmalı ve nefesli şarkıda da etkili müzikle uygulanarak askerinin ayakta kalması sağlanırdı.(5)
Müziğin Osmanlı döneminde tebanın şuuru diri tutan,padişah’ı öven ve ordunun moralini iyileştirici bir unsur olarak kullanılması Abdulhamid dönemimde artık somut bir vakadır.
Mahmud Gazimihal’den de öğrendiğimize göre bu dönemde Sultan muzıka'nın batılı muzıkalarla rekabet edecek dereceye gelmesini emretmiştir. Abdülhamid döneminde milli marş olarak kullanılan Hamidiye Marşı'nın da Guatelli tarafından beslenmiş olması ihtimal dahilindedir. Bu dönemde de Sultan’a ithaf edilen marşlarda olmuştur. Bunlardan biri Dikran Çuhacıya'nın beslediği Grand March'dır. Bu marşın sözleri şöyledir.
Şehinşahı Aali-tebar (Şahların şahı,yüksek soylu?
Hakan’ı Cem’i İktidar (Bütün gücü elinde tutan
Sultan Hamid-i Keamkar (Başarılı ve Kutlu Abdulhamid)
Tahtında olsun ber-karar (Tahtında devamlı bulunsun)
Kim mülkünü ikdam eder (o ki,mülkünü kalkındırır)
İhyasına leyl-ü nehar (ihyasına gece gündüz çalışır)
Her gün ahd-u şevket-i (her gün gücü ve kuvveti)
Behçetle bir subh-u behar (parlak bir şafak gibi doğar)
Bu ferru ikbal-ı mezid (Her zaman talihin yave gitsin)
‘’Binler Yaşa Sultan Hamid’’ (6)
Divan Edebiyatı’nda ,şiirde de olduğu gibi muzıkı de padişahın övgüsüne mazhar olmak için yapılmıştır.
Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise,yeni bir ‘’ulus yurttaşlığı’’ yaratmak için radikal bir kültür dönüşümüne gidilir.Bu dönüşümde devlet için ‘’makbul birey’’ gerekliliği duygusuna müzik önemli bir araç olarak kullanılır.Başta Avrupa devletlerinde olmak üzere,dünyada kurulan ulusların milli marş geleneğine yeni Türkiye Cumhuriyeti de katılır.Sözlerini Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı ve Osman Zeki Üngör’ün bestelediği İstiklal marşı yeni Türk ulusunun milli marşı olur.
Türkiye’nin ulus olma bileşenlerini oluşturan kültürel kodlar,Hobsbawn’ın ‘’Geleneğin İcadı’’ tezinden hareketle belirtirsek;geşmişin/Osmanlı’nın yüceltmesi üzerine dökülen Türkçülük sosuyla kristalize edilmiştir.Mehmet Akif Ersoy’un sözlerini yazdığı İstiklal Marşı’na bakılırsa bu realiteyi açıkça görürüz.Yukarıda belirtiğimiz yeni cumhuriyet için radikal kültürel değişim iradesi,özellikle çok partili sistemden sonra kendi içinde bir ‘’retrospektif’’ (gerileme) durumla karşı karşıya kalır.Türkiye’nin içinde bulunduğu ‘’şimdinin krizi’’ bu ‘’retrospektif’’le açıklanabilir.
Lafı dönüp dolaştırıp nereye getireceğimi sanırım dikkatli okuyucu fark etmiştir.
Bugünlerde Almanya’da devam eden Avrupa Futbol şampiyonası,bütün Avrupa’da,özellikle Ortadoğu merkezli yabancı göçler nedeniyle aşırı sağın yükselmesinin gölegesinde devam ediyor.Özellikle maç öncesinde okunan milli marşlara gösterilen tepkileri kullanılan bayrak,semboller ve marşı okuyan insanların yüzlerinde görmek hiçde zor değil.
Yukarıda tarihsel olarak ortaya çıkış hikayesini anlatmaya çalıştığımız ulus devletlerin milli marşları,geşmişte olduğu gibi yeni yüzyıılda da radikal ideolojilerin önemli bir sembolu olmaya devam ediyor.Fransa milii takımının
futbolcusu Klıyan Mbaape’nin kullanmak istediği Farnsa bayrağının renklerinden oluşan yüz maskesi UEFA tarafından kabul edilmedi.Bilindiği gibi geçen günlerde Avrupa Birliği Parlamentosu’nda aşırı sağın çoğunluğu ele geçirmesinden sonra Fransa Cumhurbaşkanı Macron Fransa’da erken seçim kararı almıştı.Yapılan tahminlere göre Fransa’da aşırı sağın iktidara gelebileceği yönünde.
Sonuca doğru toparlarsak;kapitalizm her girdiği krizi aşmada salt pazar sorununa bakmaz ve hangi verili koşullar ‘’işi’’ ne geliyorsa onları kullanır.Geleneği modernite yerine,totaliter rejimi demokrasi yerine ikame etmesinde bir sakınca görmez.Şu anda gerek Avrupa’da radikal sağın tekrar dirilmesi,gerekse Türkiye gibi demokrasisi bunalımda olan ülkelerde etnik ve dinsel aşırılıkların yükselmesi,kapitalist üretim krizinin konjoktürel muhasebesiyle alakalıdır.
Kapitalizm zekidir;bunalımını bayrakla örter.
Sen de göz yaşları içinde marş söylersin..
(1). Hayali Cemaatler,B.Anderson,Metis Yay.
(2).S.Deringil,Defter Dergisi S.22
(3). ). Hayali Cemaatler,B.Anderson,Metis Yay.
(4). Hayali Cemaatler,B.Anderson,Metis Yay.
(5). Çelikel, Y.A. & Özkul, M.M. / Gaziantep University Journal of Social Sciences 2021.
(6). S.Deringil,Defter Dergisi S.22