Ellerini patlatırcasına alkışlayanları her gördüğümde aklıma gelir; yanılmıyorsam 1990 yılıydı, ünlü Türk Halk Müziği sanatçılarımızdan ve gençliğimin idollerinden gür sesli Sadık Gürbüz’e, konser için geldiği Viyana’da, iki gün boyunca eşlik etmiştim. Birlikte fotoğraflarımız var. Fotoğrafları kendisine mutlaka ulaştıracağımı söylediğimde, “Bugüne kadar kimse ulaştırmadı ve hep sözde kaldı.” demişti. Özel bir nedeni yok ama ben de “sözde” bıraktım. Belki bu değerli sanatçımızı düşüncesinde haklı çıkarmak istedim, bilmiyorum...
Yazı konusunun Sadık Gürbüz’le ilişkisine geleyim; konser, Austria Center’in büyük bir salonundaydı ve salon çok kalabalıktı. Sadık Gürbüz, elinde divan sazıyla heybetli bir şekilde sahneye geldi, yerini aldı ve mikrofonunu kontrol ettikten sonra tüm dinleyicileri selamladı. İlk türküsünü Pir Sultan Abdal’dan kendine özgü yorumuyla seslendirdi. Salonda bir alkış bir alkış, dinleyicilere çok güzel bir türkü ziyafeti çekti, kulaklarımızın pasını silindi, memleketimize olan özlemimizi bir nebze dindirdi.
Sadık Gürbüz, alkışlarla geri çağrıldı, tekrar sahne aldı ve Karacaoğlan derlemeleri için 1975’te Mut’a gelip Mutlularla kayıtlar yapan ünlü Türk Halk Müziği ve Opera Sanatçımız Ruhi Su ile yaşadığı anısını aktardı: (*Aklımda kaldığı kadarıyla) 1970’lı yıllardı, büyüğüm ve üstadım Ruhi Su ile bir konserde aynı sahneyi paylaşıyorduk. Üstadım benden önce sahne almıştı. Çok kıymetli ezgilerimizi bir biri ardına hem çaldı hem yorumladı, ancak fazla alkış alamadı. Ben sahneye çıktığımda bir alkış tufanı koptu. Ben coştukça dinleyenler daha çok alkış tuttular, gururum okşandı, yüzüme baharlar geldi. Sahnem bitti, o gurur ve sevinçle ben kulis odasına girdim. Üstadım ayaktaydı, beni tebrik etti ve bugüne kadar kulağımda küpe olarak kalan o kıymetli sözünü söyledi; “Alkışlar seni aldatmasın Sadık!”
Geçicilik yerine kalıcılık...
Yüzeysellik yerine derinlik...
Kolaycılık yerine çaba...
Geçicilik, yüzeysellik ve kolaycılık genellikle popülizmde vücut bulur. Popülizm, siyasetçiler tarafından başvurulan önemli stratejik yöntemlerden birisidir. Popülizm, halkı harekete geçirmek üzerine kuruludur ve günümüzde popülizmin büyüsüne kapılan çok insan vardır. Bu insanlar, demokrasiyle doğrudan temsil edilmek yerine, işin kolayına kaçarak kendileri için karar verebilecek ve güvenebilecekleri aracıları tercih ederler. İşte bu aracı “o” popülisttir. Popülistler çıkar odaklıdırlar ve duygusal yöntemlerle direkt halkın o anki duygularına hitap ederler, bu halkı arkalarından sürüklemek için uyguladıkları bilinçli, pragmatik ve siyasi bir metottur.
Bu metot özellikle Mut’ta çok geçerli bir yöntem ve kimbilir, Mut’un sorunlarından ve kamburlarından kurtulamamış olması bu yüzdendir.
Demem o ki; alkışlar sizi aldatmasın!