Felsefi bir deyimle dil varoluştur. Dil eylemin asıl niteliğini ortaya koyan son ve en güçlü halkadır.
İnsanlar bir kavramı anlatırken eğreltilemeye başvururlar. Metafor eğreltileme anlamına gelir. Metafor genellikle benzetme olarak bilinir fakat benzetmeyle farklıdır. Bir sorunu başka bir şekilde ifade etmek için kullanılır.
Hans Blumenberg,’Gemi Batıyor Seyrediyorlar’ adlı çalışmasında, denizin insan yaşamı için kullanılan en eski metaforlarından birisi olduğunu belirtir.
Deniz yolculuğu sıklıkla hayat yolculuğuyla karşılaştırılmıştır. Hepimiz gemi kazalarının bu yolculukta oynaya bileceği rolü biliyoruz bazı durumlarda hepimiz başkalarının kazalarına şahit olmuşuzdur.
Geminin batması, yenilginin, hedeflenen amaca, ereğe ulaşamamanın metaforudur. Horatius tarafında kullanılan bu retorik günümüzde ‘devlet gemisi’ yada siyasal oluşumların liderliği yerine kullanılan ‘’kaptan’’ imgesi ile de karşılaştırılmaktadır.
Güçlü lider betimlemesi çoğu kez fırtınadan gemisini kurtaran kaptan metaforu ile ifade edilir. Bu nedenle bindiğimiz, hep beraber içinde bulunduğumuz geminin kaptanı bizi limana güvenle götürmesi lazım. Umutlarımızı uçsuz bucaksız okyanusların dibine gömmeyen usta kaptanlara ihtiyacımız var.
Gemiyi batıranı tekrar dümene oturtmak biz Ortadoğulara özgü bir karakterdir.
Gemi batarken seyretmek bize haz verir..
Biraz Sokrates’e özeneyim…
‘Görevim gemiyi limana güvenli götürmek’ gibi romantik aforizmalara karnımız doymadı mı?
Yolculuk boyunca kırılanın dökülenin ve ölen yolcuların hesabını kim verecek?
Bu toplum yeniden ağır bir ‘’decadence’’ı ( çöküş) kaldıramaz…
’Gidenin yeri dolmaz’’ gibi bir safsatanız varsa da bırakın gitsin.Şark’ı vicdansızlara,tiranlara diktatörlere ömür boyu mahkum eden işe bu rezil bakış açıdır.
Merak etme;gemiyi okyanuslarda güvenle yüzdürecek bir ehil kaptan bulunur elbette.