1951 Yılında Galatasaray ile Mersin İdman Yurdu’nun karşılaştığı özel maçla açılan Mersin Tevfik Sırrı Gür Stadyumu 2011 Yılında yenilendi ve 2014 Yılında oynanan Mersin İdman Yurdu-Adana Demirspor maçına kadar da futbol ve atletizm yarışlarıyla birlikte 63 yıl boyunca Mersin sporuna hizmet etti.  Stadyum, spor karşılaşmaları ve atletizm yarışmalarının yanı sıra 23 Nisan ve 19 Mayıs Bayramlarının da görsel etkinliklerine ev sahipliği yaptı. İlki 1931-1933, İkincisi ise 1943-1947 Yılları arasında 2 kez İçel (Mersin’in o yıllardaki resmi adı İçel’di.) Valiliği yapan Tevfik Sırrı Gür’ün yapımını başlatmasından dolayı adını taşıyan Stadyum,  Millet Bahçesi yapılacağı için 2018 Yılında tamamen yıkıldı. Öğrencilik yılları Mersin’de geçenlerin Tevfik Sırrı Gür Stadyumunda 23 Nisan ya da 19 Mayıs Bayram anısı mutlaka vardır.                                                                                                                                                    2013 Yılında Mersin’de düzenlenen 17.Akdeniz Oyunları için 25.000 seyirci kapasiteli Mersin Arena Stadyumu yapıldı.  Stadyum 20 Haziran 2013 tarihinde Akdeniz Oyunlarının açılış ve 30 Haziran 2013 tarihinde de kapanış törenlerine ev sahipliği yaptı. Stadyumun adından daha sonra Arena adı da kaldırılarak, stadyum “Mersin Stadyumu” olarak adlandırıldı.

Mersin Stadyumu

12 İldeki  “ATATÜRK STADI” adını taşıyan stadyumlar yenisi yapılacak gerekçesiyle yıkıldı ve bu stadyumlardan “ATATÜRK” adı kaldırıldığı gibi, yerlerine yeni yapılan stadyumlara da “ATATÜRK” adı verilmedi.  Kayseri, Antalya, Afyonkarahisar, Konya, Bursa, Sakarya, Rize, Antakya, Giresun, Eskişehir, Elazığ ve Diyarbakır İllerinde yeni yapılan stadyumlara Atatürk adı yerine farklı isimler verildi. 21 Aralık 2015 tarihinde Bursa Timsah Arena adıyla açılışı yapılan yeni Stadyumunun adı 2023 Yılı Kasım ayında Yüzüncü Yıl Atatürk Stadyumu olarak değiştirildi ve Bursa Stadyumu “ATATÜRK” adına tekrar kavuşmuş oldu.                                                                                                                                                  Mersin’den seçilen tüm siyasi partilerin Milletvekilleri başta olmak üzere Büyükşehir ve 4 Merkez İlçenin Belediye Başkanlarına,  Belediye Meclis Üyelerine, tüm siyasi partilerin İl ve İlçe Yönetimlerine,  Basın Kuruluşlarımıza, Sivil Toplu Kuruluşları ile Meslek Odalarına Mersin Stadyumuna “MERSİN ATATÜRK STADYUMU” adının verilmesi ile ilgili çağrıma duyarlı olacaklarına inandığım için bu yazıyı kaleme aldım.  Mersin Milletvekilleri Türkiye Futbol Federasyonu nezdinde başvuruda bulunmalarının yanı sıra, T.B.M.M.’ ne ortak yasa teklifi verebilir ve Mersin Stadyumunun adının “MERSİN ATATÜRK STADYUMU”  olmasını sağlayabilirler. Atatürkçülük sözde değil, özde olur söyleminin gerçekliğini de tüm Ülkemize bu sayede gösterebilirler.                                                                                                                                                        

CHP, CHP’ye KARŞI                                                                                                                                                 31 Mart Yerel Seçimlerinde yüzde 38’e yakın oy alarak 47 yıl sonra 1. Parti olan CHP’nin,  Yerel Seçimlerden sonra geçen 6,5 aylık süreçte oy oranını artıramadığı, oylarının % 31-32 bandına gerilediği Eylül ayında yapılan anketlere yansıdı. CHP’nin oy oranının gerilemesine karşın, AKP oylarında çok az da olsa yukarı yönlü bir kıpırdanma MetroPOLL Araştırmanın anket sonuçlarında gözlemlendi. Metropolün eylül ayı anket sonuçlarına göre AKP’nin % 31,9 oy oranıyla CHP’nin % 31,4 oy oranına karşın çok az bir farkla 1. Parti konumuna yükseldiği görüldü.  Aksoy Araştırma Grubunun eylül ayı anket sonuçlarında CHP’nin % 32,6 oy oranıyla 1. Parti,  AKP’nin ise % 30,5 oyla 2. Parti olduğu,  bir diğer araştırma şirketi olan Asal’ın Eylül ayı anketinde ise CHP’nin % 33,1 oy oranıyla 1.Parti,  AKP’nin de  % 30,7 oy oranıyla 2. Parti konumunda olduğu kamuoyuyla paylaşıldı. Her 3 araştırma şirketinin anketlerindeki CHP ve AKP verileri kararsızların oyları dağıtıldıktan sonra ulaşılan sonuçlardır.                                                                                                                                                           CHP ile ilgili son günlerde yaşanan kısır tartışmaların 6 ayda yüzde 5 civarında bir oy kaybına neden olduğu görülmektedir. Her geçen gün artan ağır ekonomik koşullar sonucunda AKP oylarının düşmesi, CHP oylarının ise yükselerek, yüzde 40’ları aşması beklenirken, çıkan sonuçlar şaşırtıcı olmuş, eylül ayında yapılan anketlere bu beklentinin yansımadığı net bir biçimde görülmüştür. CHP’nin oy oranını yüzde 40’ların üzerine taşıyabilmesi için Parti içerindeki Cumhurbaşkanı Adayı kim olacak tartışmalarından ve Meclisteki ayağa kalkma krizinden en kısa zamanda uzaklaşması ve tematik mitinglerle geniş halk yığınlarının umudu olma yolunda hızla ilerlemesi gerekmektedir.  Bu amaçla CHP uyguladığı bu yanlış politikalarla AKP’ye koltuk değneği olmaktan kaçınmalıdır.  Ancak görünen o ki yıllar geçse de CHP’de değişmeyen bir tek şey vardır,   O da CHP’nin her dönem olduğu gibi rakibinin yine CHP olduğudur.  Diğer bir ifadeyle CHP’de değişmeyen tek şey hep aynı senaryonun vizyona konularak, izleniyor olmasıdır.  Kısacası CHP, daima CHP’ye karşı olmayı sürdürmektedir.  CHP’de Parti içi iktidar ve güç kavgası, bir türlü parti dışına çıkıp, iktidarla mücadeleye dönüşememekte, sonu maalesef kaybedilen seçimlerle hep hüsranla bitmektedir. Ülkenin onlarca içinden çıkılmaz sorunu varken, bu durum “mahalle yanarken  mahallenin gamsızı saçını tararmış” sözünü akla getirmektedir.  Zira CHP içerisinde herkesin odaklandığı   “iktidar mücadelesi” bir türlü sonlanamamaktadır. Olası bir erken seçim olmadığı takdirde Cumhurbaşkanlığı Seçimlerine 3,5 yıl gibi uzun bir süre varken kim Cumhurbaşkanı adayı olacak,  Kılıçdaroğlu Olağanüstü Kurultayı toplayıp, Özgür Özel’i Genel Başkanlık koltuğundan indirecek mi gibi sorulara devamlı yanıt aranmaktadır. CHP’nin iktidar olmaya odaklanabilmesi için hiçbir yararı olmayan kısır iç çekişmelerle enerjisini tüketmemesi,  kendisine umut olacağına inanan seçmenin güvenini sarsmaması gerekmektedir.                                                                                                                       Ekonomik krizin vatandaşı çok kötü vurduğu Ülkemizde bu durumun somut bir göstergesi de Bankalara olan borcunu ödeyemediklerinden dolayı yasal takibe düşenlerin sayısının her geçen gün artmış olmasıdır.  Bu sayı yılın ilk 8 ayında 1,2 milyon kişi daha artarak 3,8 milyon kişiyi aşmış durumdadır. Bankalara 3,4 Trilyon TL borcu bulunan bu 41 milyon vatandaşın tek umudu ise çıkarılmasını bekledikleri yapılandırma yasasıdır.                                                                                                                       Dünyaca ünlü Ekonomist Prof. Dr. Daren Acemoğlu, Demokrasi baharının bittiğini, Demokrasi sonbaharında olduğumuzu belirterek, Demokrasi kışına girmemeyi umduğunu ifade etmektedir. Acemoğlu’nun bu ifadeleri demokrasi ile ekonominin birbirlerinden ayrılmaz ikili olduğunu ortaya koyması açısından önemlidir ve bu ifade tüm kesimler tarafından da önemsenmelidir.                          Ekonominin kötü gidişinin yanı sıra demokrasinin de kışa girme ortamına gelindiği bu günlerde, Ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınların evde, sokakta ölüm ve taciz edilme tedirginliğiyle yaşadığı,  İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasından sonra geçen 3 yılda 1089 kadının öldürüldüğü gerçekliğiyle de yüzleşmemiz gerekmektedir. Bu nedenle mümkün olabilecek en kısa sürede İstanbul Sözleşmesine geri dönülmeli ve sözleşmenin maddeleri derhal uygulamaya konulmalıdır.                                                  Bu olumsuz ve karamsar tablolar yetmezmiş gibi,  İsrail’in hedefinin Türkiye olduğu, Türkiye topraklarında gözü olduğu, bu nedenle de Türkiye’ye savaş açacağı iddiaları bir anda gündemin başlıca maddesi olmuştur. Bir Nato Ülkesi olan 86 milyon nüfuslu Türkiye’ye, İsrail saldırabilir mi? Bunu göze alabilir mi?  Öncelikle bu sorunun iyi analiz edildikten sonra yanıtlanması daha uygun ve doğru olacaktır.                                                                                                                                                      Bu olumsuz gelişmelerin yanı sıra CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e karşı yandaş havuz medyası ile birlikte CHP’ye yakın görünen bazı yazılı ve görsel basın tarafından da başlatılan yıpratılma süreci henüz tam olarak ete kemiğe bürünmemiş olsa dahi bu sürecin çok yakında, kapının önünde olduğu son günlerdeki gelişmelerden kolayca anlaşılmaktadır. CHP lideri Özel , “Kaybediyorsam ben kaybediyorum” söylemiyle ilgili yaptığı açıklamasında, ifadesinin anlamından kopartıldığını, bu ifadesiyle Şahsına yapılan bazı sert eleştirileri kastettiğini belirtmiştir.  Bu tepkinin yıpratılma süreci aşamasına denk gelmesi ise tesadüf değildir ve anlamlıdır.                                                                                                                                                    Sözün özü; CHP,  Parti içi kısır çekişmelerden hızla uzaklaşmalı, bugün yaşanmakta olan olumsuz koşulları gündemine alarak, siyasetteki yol haritasını ve çözüm önerilerini bu bağlamda belirlemeli, “HALKIN UMUDU” olma yolundaki kararlı adımlarını bir an önce atmalıdır. Aksi takdirde bugünkü politikasıyla AKP’ye CAN SİMİDİ olma gibi bir durumla her an karşı karşıya gelebileceği göz ardı edilmemelidir.

MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNDEN BEKLENEN AHDE VEFA TALEPLERİ           

*TOROSLAR MAHALLESİNE “KAYA MUTLU” İSMİNİN VERİLMESİ

Bundan önceki köşe yazılarımda yer verdiğim bir konuyu tekrar hatırlatmak istiyorum.                                                                                                                                                                                                                                                                      Mersin Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Merhum Kaya Mutlu’nun Başkanlığı döneminde o dönemde hayatta olmayan Mersin’in eski Belediye Başkanlarının isimleri mahallelere verilerek yaşatılmıştı. Bugün hayatta olmayan, isimleri mahallelerde yaşatılan eski Belediye Başkanları örneği gibi, Toroslar İlçesiyle aynı adı taşıyan Toroslar Mahallesine  “KAYA MUTLU MAHALLESİ” adının verilmesi uygun ve yerinde olabilecektir.  Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Vahap Seçer ve Büyükşehir Belediye Meclis Üyelerinin Meclise verecekleri bir önergeyle Kaya Mutlu’nun yakınları ve dostlarının talepleri hayata geçebilecek, Kaya Mutlu’nun adı da Büyükşehir Belediye Meclisinin kararıyla bir mahallede yaşatılmış olacaktır.

*3. ÇEVRE YOLUNA VERİLEN ALİ KAYA MUTLU CADDESİ ADININ ALİ KAYA MUTLU BULVARI OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİ VE RESMİ KAYITLARDA TESCİL EDİLMESİ

Bu konunun gerçekleşmesi için Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Vahap Seçer ve Büyükşehir Belediye Meclis Üyelerinin Meclise konu ile ilgili önerge sunmaları bu sorunu çözecektir.

*YENİŞEHİR BELEDİYESİ KAYA MUTLU PARKININ TABELALARI BULUNMUYOR.

Yenişehir Belediye binasının güneyindeki parka dönemin Yenişehir Belediyesince “KAYA MUTLU PARKI” adı verilmişti. Ancak bu parkın “Kaya Mutlu Parkı” olduğuna dair gerek İsmet İnönü Bulvarı, gerekse de 36. Cadde cephelerinde görülebilir boyutlarda bir tabelası bulunmamaktadır. Yenişehir Belediye Başkanı Sayın Abdullah Özyiğit’in bu haklı ve mütevazı talebin en kısa zamanda yerine gelebilmesi için gerekli talimatı vereceğine inanıyorum.