Ünlü Fransız postmodern kuramcı Jean Baudriallard, içinde bulunduğumuz milenyum çağının nesnel gerçekliğini kaybettiğini, sahtelik ve yapaylığın hâkim olduğu bir dünyanın içinde sonsuz türbülanslarla karşı karşıya olduğumuzu söyler. Baudriallard bu teorisini temellendirmek için, simülasyon (similarklar),ayartma ve hiper-gerçek kavramlarına yönelir. Her üç kavramla modernite sonrası çağın derin bir tahlilini yapar.
Baudriallard’a göre simülasyon,’’bir kökenden yoksun olan, gerçeğin modeller aracılığıyla türetilmesine, gerçekten ve fiili olarak var olan bir şeyi veya durumu bütün bileşenleriyle birlikte gerçekmiş var ‘mış gibi’gösterme durumunu simgeleyen hiper-gerçeklik durumudur.(1) Simülasyon evreninde şeyler simüle edilerek simülakr’a dönüşmekte, simülakrlar ise gerçeği perdeleyerek anlamın buharlaşmasına sebep olmaktadır. Hipergerçeklik biyolojik, sosyolojik, ekonomik, politik ve toplumsal tüm olgularda kendini göstermektedir. Gösterge, imaj yahut koda dönüşen bütün mefhumlar, görünen şeyin gerçek ya da gerçekliğin kendisi değil gerçek ya da gerçekliğin bütün özelliklerine sahip bir hayaleti yahut simülasyonudur. (2)
Hakikatin buharlaşması, gerçekliğin yitimi ve sanalın iktidarına zemin hazırlanmasında Baudrillard özellikler simülarklar kavramını önemser. Yeni dünya düzeni olarak pazarlanan ve post-truth (hakikat sonrası) çağ söyleminin siyasi analizini yapmak için Baudriallard’ın ‘’simülasyon’’ (kökenden kopma/orijinal olmayan kopyanın kopyası) ve ‘’ayartma’’ (baştan çıkrama/ yanılsamalar üretme kuvveti) nosyonları önemli referanslardır. Simülasyon ve ayartma, senaryo, kurgu ve imajlar üreterek mevcut çerçevenin dışında olan şeyleri bize gerçek olarak sunar. Sanal olan her şey kusursuz bir görüntü altında insanlığın önüne konulmaktadır. Bu anlamda henüz doğmadan kusurları giderilerek genetik mühendisliği sayesinde kusursuz bir insan görünümü verilmeye çalışılan bebeklerden bahsedilmektedir. Bu işlem bütünsel insan projesidir. Simüle edilmiş her şey kusursuz ve mükemmellik arz eden bir görüntü sunar. Yalnızca rastlantısal olan, simülakrlardan arındırılmış ve kusurlu olan şeyler gerçeğin, hakikatin ifadesi olabilir.(3)
Sonuç olarak, modern hayatın eleştirisini kuramlaştırarak sorunun ne olduğuna işaret eden Baudrillard, hakikatin kendini hakikat olarak ifade etmediğini, zira simülakr’ın hakikatin kendisi olduğunu ifade etmiştir. Baudrillard ‘simülasyon evreni’ kuramını ortaya atarak içinde yaşadığımız dünya düzeninin durum tespitini yapmıştır. Ona göre gerçeğin göstergeye, toplumun kitleye, bedenin metaya, ihtiyacın imaja, gözlerimizin ise yalnızca ekrana döndüğü bu sistemde, bütün olgular simüle edilmiş bir halde hayatlarımıza tahakküm etmektedir. Bu çağın insanı yüksek teknolojinin ürünleri ile doyurulmuş, şeffaflaştırılmış, bütünleştirilmiş ve metalaştırılmıştır; gören ile görünen arasındaki mesafe yitirilmiş ve artık ortaya konabilecek bütün ideolojiler kendilerine gerçek bir düşünce zemini bulma imkânını yitirmiştir.(4)
Siyasal Hayatta Yaşanan Dönüşüm
Hakikat sonrası çağda, (post-truth) ideolojilerin kendilerine gerçek bir düşünce zemini bulma imkânını kaybettiği durumda, acaba bireyin ne tür bir siyasi argümana angaje olduğu son zamanlarda sık sorulan bir sorudur. Yukarıda Baudriallard’ın işaret ettiği hakikatin yitimi sonrası siyasetteki dönüşüm nasıl olmaktadır acaba?
Poggi, 20. yüzyılın ortalarında, Batı ülkelerinde siyasal sürecin “sınaî gelişme”nin, “refah”ın vb. nasıl arttırılacağı sorusu çevresinde dönmeye başladığını, bu gelişmenin devlet / toplum ayırımı üzerinde doğrudan etkilerinin olmasının yanı sıra partilerin ideolojik mirasının belirleyici önemini azalttığını, çünkü ulusal ürünün nasıl arttırılacağı sorununun, sonuçta siyasal olmaktan çok “teknik” bir konu olarak görüldüğünü belirtmekte ve bunun sonucunda partinin ideolojik eğilimlerinin yumuşadığını ve partinin örgüt ve seçmen tabanı karşısında parti önderliğinin özerkliğinin arttığını ifade etmektedir. Bu süreçte parti liderliğinin gittikçe parti programlarından ve partinin temel ideolojilerinden bağımsız hareket etmeye başladığı ve siyasaların oluşturulmasında özerk bir konuma geldiği de görülmektedir.(5)
Bu de facto durum seçmen davranışına da yansımaktadır. İdeolojik odaklı lider tipolojisine olan toplumsal talep değişme göstermeye başlamıştır. Bu talep değişimi siyasi parti yapılarını da değişmeye zorlamaktadır. İdeolojiler önemsiz hale gelirken parti önderliği güçlenmektedir. Hakikati üretme merkezi geleneksel politik kurumlardan lidere yönelmektedir. ABD’de Trump’ın ikinci kez yeniden iktidara gelmesi ve Recep Tayyıp Erdoğan’ın uzun süren iktidarı bu bağlamda sözünü ettiğimiz lider odaklı siyasi yapılar için önemli iki örnektir. Her iki örnekte de oy vermek kararı merkezi bir değişkenlik göstermektedir. Seçmen liderin izini sürer. Türkiye’de zaten öteden beri liderin belirleyiciliği önemli bir etken olmuştur. Bu durumun yaşanmasının en önemli nedenleri olarak Türkiye’de siyasi partiler arasındaki farkların giderek kaybolması olduğunu belirtmek isterim.
Türkiye’nin son zamanlarda içinde bulunduğu sosyal, siyasal ve ekonomik krizi aşmak için yeni bir değişimi yine bir liderin önderliğinde gerçekleşme talebinin oluşması buraya kadar anlatılanları doğru kılar nitelikte.23 yıllık Erdoğan rejiminin çöküşü ile birlikte CHP’in içinde çıkan Ekrem İmamoğlu’nun kurtarıcı lider olarak öne çıkması yukarıda belirtilen lider odaklı siyasetin son örneğidir. Karadenizli muhafazakâr bir aileden gelen İmamoğlu’nun sık sık dini referanslara gönderme yapması ve Erdoğan karşısında alternatif lider olarak çıkması CHP’nin tarihsel siyasi kodlarıyla uyuşmamaktadır. İdeolojilerin çözüldüğü bu post-truth çağda CHP’nin de kendine has merkezi politik yapıdan koptuğunun bir göstergesidir.23 yıllık Erdoğan iktidarının ortadan kaldırdığı hukuk bütün toplumsal kesimlerin ortak talep ve arzusu olmuş, ‘’ideolojilerden azade’’ kitlelerin ‘’hak, hukuk,adalet’’ sloganı sokağa inmesine neden olmuştur.
Sonuç olarak şu tespiti yapabiliriz, Türkiye’de ideolojik odaklı lider yerine hak ve adalet temelli lider talebi ortaya çıkmıştır.
(1). Adanır’dan aktaran Hümeyra Okuyan Caner Taslaman, Oğuz, Simülasyon Kuramı Üzerine Notlar ve Söyleşiler, İstanbul: Hayal Et Kitap Yayınları, 2008.
(2).Aktaran Hümeyra Okuyan,Caner Taslaman, Baudrillard, Jean, Anahtar Sözcükler, çev. Oğuz Adanır ve Leyla Yıldırım, İstanbul: Paragraf Yayınları, 2005. Baudrillard
(3). Hümeyra Okuyan Caner Taslaman.2019
(4).Hümeyra Okuyan Caner Taslaman.2019
(5).Aktaran Süleyman Güven. Bozok Üniversitesi İletişim Fakültesi